İFTAR DAVETİ
Telefonum çaldı, açtım, “İyi günler sayın hocam. X Bölge Müdürü Beyin makamından arıyorum. C günü iftar yemeğine teşrifinizi bekliyoruz” diyor onurlu ve yüce bir makamın temsilcisi edasıyla ve beni onurlandırıyor havası içinde kibar görünmeye çalışan bir bayan. Teşekkür ediyorum. Oruç tutmadığımı söylüyorum. Gerçek muhatap olmadığı için bu sayın bayana istihzâyı olabildiğince gizleyerek iftarı hak etmediğimi bildiriyorum.
Davetin asıl sahibi o sayın müdür karşımda olsaydı kısa bir telefon görüşmesinde ne söylerdim acaba diye düşündüm sonradan kendi kendime. Şaşırdım kaldım. “İftar yemeğinin giderini kendi aile bütçenizden mi ödüyorsunuz” diyemezdim. “Kurumunuz din kurumu değildir. Bu tür etkinlikler kurumunuzun amaç ve görevleri arasında mıdır? Bu ne hâl müdür bey?” diyemezdim. “Bu tür etkinlikten sizin bireysel olarak amacınız nedir?” diyemezdim. “Oturduğunuz o emanet koltuk için bu kadar küçülmeyin müdür bey” diyemezdim. “Sizin 19 Mayıs’ta, 30 Ağustos’ta ya da 29 Ekim’de hiç bir davetiniz oldu mu” diyemezdim. “Ben kul hakkı yiyemem” diyemezdim. Daha demek isteyip de diyemiyeceğim o kadar çok şey geliyor ki aklıma onların hiçbirini diyemezdim. Edebim elvermezdi. Evet şaşırdım kaldım. Sizler olsaydınız ne derdiniz acaba? Saygılar sunarım.
Osman Gökçe
05.06.2017
Bir yanıt yazın