Category: Ericek

ADLARIN İZİNDE

  Bulutlardan öğrendik, gökyüzündeki maceranızıYağmur olup yağdılar üzerimizeIslandıkAnladık, bunca gözyaşlarından sonraGökyüzüne bile sığmayan acılarınızıYasınızla yaslandık (1)                                Ozan bulutlardan öğrendiğini söylüyor, kendisinden  gökyüzü kadar uzakta olan sevgilisinin marerasını. Ozan doğru söyler, sevgilisi macera yaşamıştır. Ozanın kendisi de macera yaşamıştır. Daha doğrusu, insan da insanlık da çok macera yaşamıştır. Maceraların, ozanca bir söylemle, bulutlardan öğrenildiği söylenebilir. Ama, Read More

ESENDERE UZUN BUCAK

  Yan Yurt, Çavdarın Gediği’ne  varmadan bir adım beride ve sol yanda bir yurtlak, bir çadır yeridir. Oğlak Kayası’na çıkan çok dik, uzun, kevenli ve keklikli bir yamacın dibinde küçük bir dölektir. Yönünüzü Berit’e dönerseniz sol tarafından bir dere akar, üst kıyısının  sağında bir pınar kaynar, alt ucundan Kınıkkozu’na aşan yani Elbistan havalisini Zeytin’e ve Read More

DÖRT YİĞİT DÖRT AĞIT

  Köyün çocukları iki gruba ayrılmıştı. Camiden aşağıya Aşağı Oba, camiden yukarıya Yukarı Oba deniyordu. Aslında caminin çevresindeki evlere de Orta Oba denirdi. Ancak çocuklar üç gruba değil iki gruba ayrılmıştı. Orta Oba’nın çocukları bu iki gruptan birisine katılıyorlardı. Tatillerde, karlı kışlı boş günlerde, okul çıkışlarında bu iki grup birbirleriyle kavga ederlerdi, taşlaşırlardı. Okulda topaç Read More

İKİ KADIN İKİ AĞIT

  Birinci Ağıt Köyümüzün orta yerinde minaresiz, toprak damlı bir cami ve caminin bahçesinde de  adına “Hücre” denen küçük bir oda vardı. Bu oda Kuran kursu odasıydı. Küçük kardeşim Hacı ile bu camide kıkırdaşarak namaz kıldıklarımızı anımsıyorum. Ama Kuran kursuna gitmedik. Zaten de çok kimse gitmiyordu. Namaza gidişimiz de bir özentiden öte geçmedi. Babam bizi Read More

ULAM ULAM GİDER ELİN TECİRLİ

  Osman Gökçe Hiç de çirkin değildi. Ama ona Çirkin Halil derlerdi. Kardeşi kör olmayan Kör Omar gibi, Kara Osman gibi, babaları Ali Çavuş gibi oldukça da yakışıklı bir adamdı. Genç kızlığında adına türküler yakılan ve Ağamın melek yüzlü Melek bibisi olan analarının güzelliği ise dillere destandı. Benim yetiştiğim zaman, halkalanmış siyah zülüfleri iki beyaz Read More

BERİT NE DEMEK ?

Gaziantep Lisesinde okuyordum ve ikinci sınıftaydım (1958-59). Derslerini büyük bir ilgi ile izlediğim adı Celile Göğüş olan bir edebiyat öğretmenimiz vardı. O günkü gözümle kişilikli, bilgili, havalı ve de güzel bir bayandı. Sınıfta, sesinin bir bahar ılıklığı ile okuduğu Enderunlu Vasıf’ın aşağıdaki dizelerini kendisinden dinlerken, bu dizelerin ancak öğretmenim için yazılmış olabileceğini düşünürdüm :  O Read More

BERİT BİR DAĞ MI

  Üniversitedeki odamda, kitap raflarından birisinde kitapların önünde bir taş, taşın yanında bir çay bardağı ve bardağın içinde de bir top baytaran  durur. Taşın üzerinde iki not var. Birincisinde,  “Berit Dağı’nın taşı, 25.07.2002.,Gönderen Ali Kızıltepe” ve ikincisinde, Gürcü şair Titsian Tabidze’nin Taşrada Gece adlı şiirden iki dizelik  bir alıntı (Türkçeye çeviren Kemal Özüdoğru) yazılıdır : Read More

BİZİM ELİN AĞITLARI

Karadışlık’ın önünde, Cağlak Deresi’nin sağında ve Küçük Kaya’nın boynunda iki katlı  ve toprak damlı bir evimiz vardı. Arkadan girilirdi ve önü tahta çardaklıydı. Evimiz Köyün üzerinden Bilbilcik’e, Su Gediği’ne, Tülüce’ye ve Atlas’a bakardı. Daha ötelerde Binboğa Dağları, sağ tarafta Elbistan’ın Şardağ’ı, sol tarafta Havuz Tepesi görünürdü. Berit Dağı sol arkamızdaydı. Su Gediği, Esendere’den çıkarılan Çerkez Read More

BİZİM EZO GELİNİMİZ

BİZİM EZO GELİNİMİZ                                                  “Gümüş” dedi babam, alçak, kaygılı ve gene de emredici bir ses tonuyla,  “Osman’ı kaldır, giyinsin. Tombak’a gidecek”. Anam itaatkar bir kul gibi başucuma sessizce yaklaştı, benim yataktan doğrulduğumu gördü, eliyle başımı tuttu, usulca, yumuşak bir sesle ve korku içinde “Haydi oğlum” dedi. İlkokul dördüncü ya da beşinci sınıftaydım. Aralık ayının sonlarıydı. Read More

TOMBAK’A BİR AĞIT DÜŞTÜ

TOMBAK’A BİR AĞIT DÜŞTÜ Osman Gökçe Tombak’a bir ağıt düştüTombaklı yandı tutuştuBir sabah bir silah öttüHorozlar erken ötüştü Esendere Aşağı Bucak’ta bir sekinin üzerine oturmuş bir köydür Tombak. Esendere’nin kenarında ama yüksekte. İlk yerleşenler selden korkmuş olmalılar. Hemen suyun kenarına değil de yüksekte bir sekinin üzerine çöktürmüşler deveyi, yıkmışlar yükleri, açmışlar denkleri, kurmuşlar kara çadırlarını Read More

1 2 3 4