ESENDERE AKARDI
Deli gönül
Bin kurşunla vurulur
Yenilmezdi
Çıkardı kar dağının başına
Kara çadır kar üstüne kurulur
Kadife kürdüklü kızlar
Kırmızı önlüklü gelinler
Yayık yayarlardı türkü tadında
Gönlüm, tüm çiçeklerini toplardı dağların
Saçlarına takardı
Sen bilirsin
Esendere akardı
Çadırlar çadırlara karşı
Her çadır bir subaşı
Bir pınardı
Kamalak yaylasında
Kamalağın dibinden kaynar
Birbirimize söyleyemediklerimizi çağıldardı
Ağzına kadar mor menevşe dolu derelere
Çam oluktan dökülür
Reçine kokardı
Sen bilirsin
Esendere akardı
Petek petek bal toplardı arılar
Sarı savruktan, baytarandan, kekikten
Kovanlara koyarlardı Yoncalı’da
Aşkı öğrenirdik üveyikten
Keven arasında keklikler ötüşür, oynaşırlardı
Özgürlüklerine gizlice özenirdik
Delirir, darlanırdı toy yüreğim
Kapıkayası’na tırmanırdı
Güneşi avuçlarına alır
Dört bir yana savururdu
Dağları yakardı
Sen bilirsin
Esendere akardı
Karanlığın gözleri
Çoban ateşleri
Sabaha karşı yamaçlarda ışır
Asırlar gerisinden gelen kaval sesleri
Çan seslerine karışır
Eski aşkları ağlardı
Karacaoğlanlar türküye durur
Keremler kendini yakardı
Sen bilirsin
Esendere akardı
Esendere aktı
Ceyhan nehrine karıştı, kayboldu
Ceyhan nehri aktı
Akdeniz’e karıştı, kayboldu
Kaybolduk hepimiz
Şardağı’dan bir güneş doğdu
Elbistan ovasına düştü
Tarlalar tutuştu
Ekinler yandı
Bağlar bozuldu Atlas’ta
Tülüce kederli ve suskun
Binboğa duman duman, acılı, kızgın
Ve Berit Dağı’nın başı hala kardı
Sen bilirsin
Esendere akardı
Gel birlikte bir düş görelim gönlümüzce
Bir gün yollar bir kanalda, bir boğazda buluşsun
Ama Cebelitarık olmaz
Sevgiyi değil savaşı çağrıştırıyor bana
Güneye dönsün yönümüz
Leyla ile Mecnun ellerine gidelim
Yusuf ile Züleyha’ya selam edelim
Süveyş’te buluşalım
Sıcağa, daha sıcağa doğru
Ama yanyana değil içiçe akalım
Belki Hint Okyanusu’nda bir koya sığınırız
Yeniden yeşerebiliriz belki bambularla
Alize rüzgarları çalar kamışlıklarda kavalımızı
Kim bilir, belki de böylece
Düşler düş olmaktan çıkardı
Sen bilirsin
Esendere akardı
Osman Gökçe
Bornova, Haziran.2009
Bir yanıt yazın