BEN HALA VE SADECE BİR ÇOCUĞUM
O yıl çok kar yağdı
Babam bana
Dut ağacından
Beyinoğlu Mustafa Emmi’ye
Bir çift bizim ora kızağı yaptırdı
Yamaçlarda
Yüzlemiş karların üzerlerinde
Evler arasındaki çığırlarda
Bütün gün
Durmadan kızak kaydım arkadaşlarımla
Şayak şalvarım suya batmış gibi ıslandı
Anam kurusun diye asınca çardağa
Kazık gibi buz tuttu
Ben de gece yatınca yatağa
Bedenimi ateş sardı
Uykularımı dev anası yuttu
Sabahı zor ettim
Gün ışır ışımaz
Doktora diye çıktık yola
Babam önde ben arkadan
Gölüklere binilemiyor
Kuşak boyu kardan
Yol yok iz yok
Bata çıka
Bibilcik’e kadar zar zor yürüdüm
Sonra babam
Baktı olmayacak
Kaptı beni iki koltuğumun altından
Kuş gibi kaldırdı havaya
Bindirdi boynuna
Berit’in başına çıkmış gibi oldum
Benim babam dedim kendi kendime
Boynuna arkadan sıkıca sarılarak
Bütün ağrılarımı unutarak
Mutlu oldum
Babamın başını arkadan
Bu kadar çok yakından
ilk kez görüyordum
Şaşırdım
Kız çocukları gibi
Babamın kulakları delikti
Ona o zaman
Cesaret edip soramazdım bunu
Sonradan öğrendim ne olduğunu
Koc’anam yani babamın anası
Babası çöllerde kalan bir Yemen yetimi
Onun anası da
Ondört yaşında iki çocuklu
Bir Yemen dulu
Namı diğer Ataş Habba
Yarpız’ın en akıllı delisi
Yarpız
Binboğa’nın dibinde
Aşıkların dilinde
Bir cennet bahçesidir amma
Yarpızlıların çoğu yoksuldur
Susuz yaşarlar su kenarlarında
Ağalar’ın işine giderler
Ot toplarlar çöp toplarlar tarlalarında
Geçinirler
Ataş Habba
Berit Dağı ile Binboğa Dağı arasında
Sıkışıp kalmış
Çıplak Atlas Dağı
Yamacında iki dönümlük kıraç bağı
Çıplak ev
Çıplak çocuklar
Ağzını bacaya dayayıp bağırırmış
Yukarıya doğru
Tanrıyı yardıma çağırırmış
Gelen olmamış
Ne etsin ne eylesin Ataş habba
Ağız dolusu
Küfredermiş Allah’a
Tövbe de diyenlere de
Bir o kadar daha
Sövermiş
Ne verdi ki ne alacak
Ne isteyecek benden dermiş
O yıllarda
Yarpızda
Ermeniler Serkiz’de
Can alırlarmış
Vara yoğa bakmadan
Basmacılar mal alırlarmış
En ünlüsü de eşkiya Kürt Haco
Sarız’dan beri
Haraca bağlamış her bir yeri
Güneş batar batmaz
Herkes kaçarmış içeri
Arkadan dayak vurulurmuş kapılara
Köy ölü sessizliğine bürünür
Çıt çıkmaz
Lambalar söndürülürmüş
Koc’anam çok görmüş
Anasının yaş kalmayan kuru gözlerinde
Korkuyu
Hiddeti
Çaresizliği
Herkesten daha çok çekmiş
Daha çok yaşamış
Kurtlar önünde bir emlik kuzu gibi
Arkasızlığı
Babasızlığı
Yalnızlığı
Büyümüş işte
Kadere bakın ki
Babası çöllerde kalan koc’anam
Çöllerden zor kurtulan dedemle evlenmiş
İlk çocuğu erkek olunca da
Yani babam doğunca da
Kendi babasının adını
Bir de anasının babasına yaktığı ağıdını
Doğdaç oğlunun kulağına çağırmış
Soyu sopu kuruyası
Yemen de neyin neresi
Yetim koydun çocukları
Padişah soyka kalası
...
Sonra da
Kulağına küpe olsun diyerek
İki kulağını delmiş oğlunun
Sakın unutma demiş
Sağ gittiğin yerden sağ dön
Ölme öldür kazası mümkün
Çocuklarını yetim koyma
Bu sana ana öğüdüm
Ama koc’anam kaygısında haklı çıktı
Kırk yaşında kırk günlük bir çocuk iken
Yetim kaldım
Ben hala ve sadece bir çocuğum
Gel boynuna bindir beni baba
Osman Gökçe
Gernce Koyu, 17.09.2013
bilim.ege@gmail.com
Bir yanıt yazın