HÂLİ YUKA
Halı Yuka, yumruk kadar bir adam
Şapkasının kenarı yırtık
Kör olmasına kör değildi amma
Kaşık kadar yüzünde iki göz, iki kör kuyu
Işığı sönmüş artık
Dizdonu yok
Durdu bacının kıçında, Halı Yuka’nın eşi
Havalar da soğuk mu soğuk
Çile çekmektir bütün işi
Bir oğlu var Dikkini Durmuş
Zırtık
Ha durmuş, ha durmamış
İtyemezin biri
Kızı Kavlak Eşe
Her yeri kavlak
Ne murat aldı, ne gün gördü, ne neşe
Gelin gitti gurbete
Horladılar, sövüp saydılar
Dövdüler, günde üç öğün dayak
Çok geçmedi
Gömdüler kara toprağa, sıladan uzak
Kapının önünde iki dut ağacı
Ahırda bir boz eşek, üç keçi
Bütün servet, bundan ibaret
Keçilerin samanı bitti, kış ortasında
Halından bilmiyor emmioğlu Halıt
Esik dolduruyor zembile samanı
Oysa, halı yuka
Ne paça var, ne yaka
Asker olacak Dikkini Durmuş
Karnını doyuracak mutlaka
Durmuş askere gitti
Durmuş’un karnı doydu
Durmuş terhis oldu, babasını mezara koydu
Ne askerlikten önce
Ne de askerlikten sonra
Durmuş’un karnı bir daha hiç doymadı
Durmuş’u hiç kimse adam yerine koymadı
Durmuş öldü
Halı yukalar işte, ne olacak
Neleri var ki kimlere miras kalacak
Yoksulluklarından başka?
O kadar da çoklar ki
Gelirler, giderler, kimsecikler farkına varmadan
Öküz alıp koşamadan
Yaşar gibi yaşamadan
Osman Gökçe
Esendere Akardı, 2009
Bir yanıt yazın