KARA SAÇLININ AHI

KARA SAÇLININ AHI

Dağlardan yuvarlandım
Çağlayan sularla aktım
Berit’ten Binboğa’dan Şar Dağı’ndan aşağı
Vardım Üngüt Köprüsü’ne
Sordum
Elinde sazı
Yüreğinde sızı olan gezgin ozana
“Maraş’ın yolu nerden gider “ dedim

Baktı yüzüme
Oturdu köprünün düzüne
Kucakladı sazını
“Neredensin” dedi
Dokundu tele
“Ağıtlar ülkesinin başkenti Koca Maraş” dedi
Göksunlu Körünoğlu’nun Ağıdını
Çaldı çağırdı
“Aşklar ve aşıklar diyarı Koca Maraş” dedi
Zeytin Ermeni’si Güvercin Kız Ağavni ile Ali’nin aşkını
Andırınlı Kör Tanış ile Senem’in aşkını
Çaldı çağırdı

Gurbet dedi hasret dedi
Aşk dedi ayrılık dedi
İlle de ölüm dedi
Çaldı çağırdı
Sözü bağladı
Erkeği toyda düşen
Siyah Perçemli Kız’ın türküsü ile

Ozanın teli titrek sesi yanıktı
Her dediği
Bir başka yerimi yaktı
Çoban ataşında tüten oduna döndüm
Kapkara kesildi bütün vücudum
Başını kaldırdı
Derin bir nefes aldı
“İşte Maraş” dedi
“Yürü garip yolcu”

Yürüdüm
“Üngüt Köprüsü’nün öte geçesinden geliyorum
Batıparkta bekle beni Siyah Perçemli Kız “ dedim
Düştüm yola
Bu ilkti Maraş’a varışım
Oturdum Batıpark’a
Bakındım dört yana
Hâlâ aklımdan çıkmıyor aklımı şaşırışım
Siyah Perçemli Kız’ı görünce karşımda

Albıstan yanaklı mı Ahır Dağlı mı
Aslı Kürt mü Türk mü
Yerli mi göçmen mi
Çardaklı Çeçen Korkmazlı Çerkes
Ericekli Türkmen mi
Her soyun güzelliği vardı üstünde
Sabah güneşi gibi ışır
Gören gözler kamaşırdı

Birlikte çıktık bir bilinmedik yola
Ahır Dağı’ndan kar sümbülü, salep
Sarımsak’tan kardelen
Kapıçam’dan Antep navruzu
Berit’ten sarı savruk topladık
Siyah Perçemli Kız’ın başını
Çiçekli dağlara boyadık
Mutluluğumuz sınırsızdı
Afşinli ağlayan gelin lalesine
Gülen gelin lalesi adını taktık

Kapalı Çarşı’dan
Bindallı giydirdim
Halep’ten Hassa’dan
Kutnu kumaş getirttim
Ceviz sandık yaptırdım gelinlik için
Baytaran çiçeği koydum içine
Bir ömür boyu koksun diye

Kale’ye çıktık
Birimiz Aslan Toğuzata’nın oğlu
Birimiz Senem Ayşe’nin kızı olduk
Sütçü İmamı
Ulu Cami’nin Rıdvan Hoca’sını
Yüreğimiz kabarık gözlerimiz buğulu
Toprağı öperek selamladık

Sonra
Sonrası bugün işte
Gelirim diye gidişin
Beklerim diye kalışın
Bende kalanı
Oturup Maraş’a
Maraş’ı seyretmek

Maraş da modaya uymuş
Yollar kaldırımlar bahçeler parklar
Arabalarla dolmuş
Kent Ahır Dağı ile yarışırcasına
Yükselmiş havalanmış
Asker bavulu gibi üst üste binmiş mekanlar
Dağlar kurşunlanmış
Delik deşik olmuş
Coşkun sulara bukağı vurulmuş
Gemlenip dizginlenmiş
Salep bitkisi yok artık
Babamın beni götürdüğü
Cumhuriyet Lokantası da
Salepli dövme dondurmacının
Küçücük dükkanı da kapanmış

Oturdum Maraş’a
Maraş’lı gezgin ozanı dinliyorum
Kayıttan
Yine Üngüt Köprüsü’ndeyim
Yine Üngüt Köprüsü’nün öte geçesinden
Çağırıyorum siyah perçemli kızı Batıpark’a
Gelmiyor
Zamanın geri vitesi yok
Kilitlendi dünümüz
Kara saçlının ahı tuttu
Işığı söndü karardı gökyüzümüz

Osman gökçe
08.10.2018
Kahramanmaraş