DİLSİZ AĞAÇLAR
DİLSİZ AĞAÇLAR
Derinden ve uzaktan gelir
Sesinin tınısı
Dağlarımın güz rengine boyandığında
Sıkışmış iki zaman arası
Titretir ruhumu
Yeryüzünden mi gökyüzünden mi
Hangi yönden
Ne kadar uzaktan ya da ne kadar yakından
Erken bir ilkbahar güneşi kadar
Ilık
Okşayıcı
Cemrenin toprağa düştüğü gün kadar
Dişi
Doğurgan
Sevda buğulu
Sevda dolu
Yağmur sonu Çukurova toprağı gibi
Görüntün gönlüme düştüğünde
Dur gitme diyemediğim
Gecenin yolcusu
Gidiyor
Bırakıyor bizi
Gönülsüz
Utangaç
Arkasına baka baka
Al al olmuş yanakları
Kızıla kesmiş yüzü
Gelişin tanımsız
Duruşun tanımsız
Ben çağırdım
Ben tanımladım seni sensiz
Hiçbir heykeltıraş
Yontarak taş taş
Yapamaz
Senin gibi bir sanat eserini
Ben yaptım
Hiçbir ressam
Çizemez
Boyayamaz fırça fırça
Senin gibi bir tabloyu
Ben çizdim
Ben boyadım
Hiçbir yazar
Hiçbir yazın
Yaratamaz
Bendeki seni
Ben yarattım
Geziyorum ıssız ormanlarımda
Kimselere duyuramadıklarımı
Sözsüz bir dille
Dilsiz ağaçlara söylüyorum
Karaardıca kamalağa karaçama anlatyorum
Seni yazıyorum
Dilsiz ağaçların diliyle
Yapraklara çiçeklere
Böceklerin sesine
Kuşların nağmesine
Bir öykü ekliyorum
Doğanın aşk öyküsüne
Sesim sesine hasret
Nefesim nefesine
Bilmem ki ne demesine
Neden yarattım seni
Nesine tapındım böylesine
Osman Gökçe
07.04.2020
Bir yanıt yazın