KUZBAHÇE
KUZBAHÇE
Bir yürüyüştü
Bin bilinmeyenli
Bir düştü
Allı karalı
Bin bir renkli bin bir desenli
Geride bıraktık
Çocuk yaşta çocukluğumuzu
Söğüt dallarında serçeleri
Kırlarda keklikleri
Çimenlerde boynu çanlı kuzumuzu
Geride bıraktık
Bilmeden bastığı yeri
Deli deli
Sarp kayalara tırmanan
Göknar ağaçlarında asılı kalan
Acemi ve aceleci sevdamızı
Yürüyorduk
Yol karanlık yol bin çatallı
Bilmiyorduk
Doğru yol neresi doğru iz hangisi
Gurbette yaşamak nasıl iş
Gariplik neyin nesi
İlkin öğretmenlerdi
Gökten Hızır gibi inen
Umudun sesi
İlk yetişenler
İlk kucaklayanlar şaşkınlığımızı
Cankurtaran nefesi
İlkin öğretmenlerdi
Bizleri okutmadan
Okuyan bizleri
Bizdendiler
Sanki bizim gibi
Bir işgününde
Sabanın kulpunu tarlada yeni bırakmışlar
Çarığı yeni çıkarmışlardı kapının önünde
İlkin öğretmenlerdi
Söylediklerini anlıyorduk
Söylediklerimizi anlıyorlardı
Küçük görülmedik
Hor görülmedik
Önemsendik
Yol arkadaşı olduk
Güvendik birbirimize
Güvendik kendimize
İlkin öğretmenlerdi
Her birimizi
Bir büyük başarıya özendiren
Seçmeyi öğreten hedeflerimizi
Türkçe öğretmeni “Anadilim” derken
“Anam” der gibi gelirdi bize
Yüzü yumuşar
Gözleri ışır
Sesi şiirleşirdi
Öylesine bağlıydı
Öylesine saygılı
Öylesine sevdalıydı dilimize
Dersinden çıkınca
Kimimiz ünlü bir dilbilimci ünlü bir yazar
Kimimiz ünlü bir şair ya da romancı olurduk
Fizik öğretmeni Yerçekimi Yasası’nı anlatırken
Newton kadar bilgili sanırdık kendisini
Fizikçi olmaya özenirdik
Newton olmaya özenirdik
Dünyanın döndüğünü anlatırken
Dünya gibi dönerdi kendi çevresinde
Galileo derdik ona
Galileo olmaya aday olurduk
İlkin öğretmenler vardı
Her biri bir diğerinden üstün
Hepsi insan
Hepsi bilgi
Hepsi sevgiydi
Bir de
Atlas’ın dibinde
Berit’le Binboğa’nın
Selamlaştığı orta yerde
Bir Kuzbahçe vardı
Bahçeler semti
Erken güzden başlayarak
Her yer kırağı her yer buz
Ama sonsuz
Ama itirazsız güzeldi
En güzeli de sarı boyalı evdi
Kuzbahçe’nin bahçeleri
Binboğa’nın bağrından doğup
Yedi Uyurlar’dan aşağı
Cahan’a doğru akıp giden
Yayla suları ile sulanırdı
Baharda ağzına kadar yaprak
Saçına kadar çiçek dolardı
Çiçek kokardı saçları
Dallar çeşit çeşit meyvelere yüklenir
Toprak çeşit çeşit sebzelerle örtülürdü
Örtülmezdi yüreğim susmazdı
Sarı boyalı eve karşı
Bir Kuzbahçe vardı
İçinde sarı boyalı bir ev
Bir kız vardı
Okul dönüşü arkasına baka baka yürür
Sarı boyalı eve telaşla girer
Koşar adım camın önüne oturur
Camın buğusunu silerdi
Arkadan bakana karşı
Bir yoldu
Bir yürüyüştü
Bir düştü
Düşte kaldı
Osman Gökçe
26.09.2019
Bir yanıt yazın