Skip to content
Prof. Dr. Osman GökçeBu sayfa ulusumun, ülkemin, devletimin ve tüm insanlığın yararına olduğuna inandığım bilgilerimi, deneyimlerimi, düşüncelerimi ve duygularımı ilgilenen herkesle paylaşmak, tartışmak, geliştirmek ve böylelikle doğrularda, güzelliklerde ve iyiliklerde hep birlikte buluşarak çoğaltmak ve bütünleşmek için açılmıştır. Prof. Dr. Osman Gökçe
  • Ana Sayfa
  • Yazılar
    • Güncel
    • Anılar
    • Öyküler
    • Tarım
    • Ormancılık
    • Çevre
    • Genel
  • Yayınlar
    • Makaleler
    • Bildiriler
    • Kitaplar
  • Şiirler
    • Şiir Seçkisi
  • Ericek
  • Duyurular
  • Fotoğraflar
  • İletişim

ORMAN BÖLGE ŞEFİ

22 Mart 2020 0 comments Article Güncel Yazılar

ORMAN BÖLGE ŞEFİ

Prof. Dr. Osman Gökçe (E)

Bir şiir paylaşmıştım sosyal medyada Yörük Kızı başlıklı. Eskilerden, çok eskilerden bir ses geldi: “Toroslar, Sertavul, Yörük Kızı…Beni taaaa 1969 yılına, Alahan’da şef olduğum yıllara götürdünüz. Hani o yıllarda meşhur bir Bölge Şefi şiiri vardı. (Ormanlar kendine-Kendisi Allah’a emanetti-Zavallı karısı-Doğumdan gitti) diye başlayan bir şiir. Teşekkürler Hocam” diye yazmıştı Sayın Kâmil Çopur.

Meraklandım, şiiri ve şairini sordum. Meğer bir şiirini “Bir uzun Yol–Gözlemler ve Görüşler” adlı kitabıma aldığım ve uzaktan tanıdığım bir şairin şiiriymiş. Sayın Kâmil Çopur Alahan Orman Bölge Şefi iken kurumdaki kitaplar arasında ince bir şiir kitabı görmüş, almış, okumuş ve yukarıda verilen dizelerle başlayan şiiri çok beğenmiş. Kitabın adı Orman Bölge Şefi ve şairi de Lütfi İncekaş adında bir orman yüksek mühendisi imiş. Kamil Çopur “O yıllarda OGM ormancı şairlerin şiirlerini kitap veya kitapçık halinde basar veya bastırır, tüm teşkilata da dağıtırdı. Araştıracağım. O kitabı veya şiiri size ulaştırmaktan mutluluk duyacağım” diye yazdı bana.

Sayın Kamil Çopur’a, kendisinden yaşlı olduğum için, meslekî abilik hatırımı kullandım, kitabı nereden bulabileceğim konusunda bilgi istedim. Eksik olmasın araştırdı, beni bilgilendirdi ve Orman Bölge Şefi şiir kitabını edindim. Başından sonuna kadar o günkü ormancılığımızı betimleyen şiirlerle dolu olan Rahmetli Lütfi İncekaş’ın şiir kitabını ve kendisi hakkında bulabildiğim bilgileri meslektaşlarımla paylaşmak istedim.

Bu paylaşımda Şair İncekaş’ın şiirlerini sanat değeri, düşünsel değeri ya da genel olarak bilinen şair ve şiir irdelemesi bağlamında ele almadım. Bu işi gerekirse sanat eleştirmenleri yaparlar. Ayrıca bir sanat eserinin değerlendirilmesinin en doğru ölçütlerinden birisinin, kanımca birincisinin izleyicinin değerlendirmesi olduğunu düşünenlerdenim. İncekaş’ın şiirini de bol olmasını dilediğim okuyucular yapsın istedim. Ben yalnızca bir tanıtım yapmakla yetineceğim.

Bu paylaşımın amacı ormancı şair merhum Lütfi İncekaş’ın bulabildiğim kadarı ile yaşamöyküsünü ve onun şiirini bir meslektaş ve şair duyarlılığı ile bugünkü meslektaşlarıma ve ilgilenen sanatseverlere tanıtmak ve kayda geçirmekten ibarettir. Bu işi yaparken şiirlerin, sözcüklerin yazılış biçimlerine karışılmamış, değiştirilmemiş aslı gibi verilmiştir.

Orman Bölge Şefi 11.5×12.0 boyutunda 48 sayfalık şairin anasına ithâf ettiği bir kitaptır. İçinde 23 şiir var. Arka iç sayfada, kitabı şahsî gayretleri ile çıkardığı için meslektaşı M. Zekâi Bayer’e teşekkür edilmiştir. Ankara-1962 basımlı olan elimdeki kitabı şair “Kıymetli ağabeyim, üstadımız Sayın Selahattin Ertürk’e Hürmetlerimle. 18.5.962” diye imzalamış.

Orman Yüksek Mühendisi Şair Lütfi İncekaş Eskişehir Mihalıççık Dağcı Köyü (2017 nüfusu 79) 1926 doğumludur. İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’ni 1949 yılında bitirmiştir. 1978’de emekli olmuş ve 2004 yılında vefat etmiştir.

Önce kitaba adını veren şiiri paylaşmak istiyorum:

Bölge Şefi

Ormanları, depoları Allah’a
Hamyolları yağmura emanetti.
Karısı rahmetli
Doğumdan gitti.

Gece demedi gündüz demedi,
İcra eyledi 40 san’atı.
Yokuşta tıkanır, inişte kapanırdı
İhtiyar atı.

Ne balo geçerdi aklından, ne de sinema
Zatürree olmadı ama
Sağ dizinde romatizma var
Pantolonunda yama.

Yegâne kârı temiz hava, temiz su
Huzur-u Mahşerde yine söylerim
Günâhı yoktu doğrusu.
Yediye bölündü, yedi dağ bekledi
Kilitsiz küreksiz yed-i emindi.
Kar yedi, dolu yedi, küfür yedi.
Kuru ekmek yedi.
Yedi kişi yedi imzalı telle
Yedi dedi.

Müdür kompasladı,
Müfettiş alnından damgaladı.
Evvelâ mevcuda
Sonra nakline kesildi nakliyesi.
Beraat etti bir şey çıkmadı ama
Terfiden kaldı, kötüye çıktı adı.

Bu bir Bölge Şefidir
Düşünse olur deli
Bir Bölge Şefi ki usulüne göre
Damgalı, nakliyeli.
Hülâsayı kelâm dostlar
Şef şekil değiştirene kadar
Seyyar…

Bu şiir, bundan üç çeyrek asır önce yazılmıştır. Bunun anlamı, ortalama yirmi beş yıl bir işömrü sayılırsa, bu şiirin üzerinden üç işömrü geçmiştir. Üç kuşağın ormancılık birikimleri ortaya çıkmıştır. Bu üç kuşakta, ormancılıkta bu üç işömrü sürecinde o günden bu güne ne gibi değişiklikler olmuştur acaba? Bunu düşündüm ve bu sorunun yanıtını en doğru bir biçimde bugün çalışmakta olanların verebileceğini varsayarak kendi yorumumu kendime sakladım.

Kitabın ikinci şiiri (Hayat/Tel-Orman Umum Müdürlüğü’ne-Ankara) adını taşımaktadır.

(Silifke işletmesinin Mut Kazası,
Adrasın 60 nolu havzası,
Alev alev, duman duman…
Gecenin bu vaktinde yine,
Eteğinden tutuştu orman.) dizeleriyle başlıyor şiir. Yangın karşısında çaresiz kalan şair (Dorla’dan bir Adem Oğlu çıktı kelâm etti: Dedi karışma varsın yansın bizimse.) dizeleriyle dile getiriyor halkın anlayışını. Şiiri de (Bir yangın söndü demek-Bir orman bitti demektir) diye bitiriyor.

Orman bölge şefinin maaşının yetmezliği o yıllarda da gündemde olmalı ki şair Terbiyeli Çocuk başlıklı şiirinde bunu dile getiriyor. (Sen terbiyeli çocuksun İlker’im-Oyuncak isteme, balon isteme-Sonra kakadır oğlum-Dondurma yeme derim) dizeleriyle başlayan şiir (Böyle olacağını bilsem-dinime imanıma-EVET demezdim-Nikâh memuruna) dizeleri ile bitiyor.

Şair, insanların acılı ölümlerine ağıtlar yakıldığı gibi yanan ormanlara ağıt yakmış Ağıt başlıklı şiirinde ve (Reçine yerine yanık kokan-Yeşil yerine sarı bakan beddualım-Dalga dalga, delik deşik yeşil halım) dizeleriyle yangın görmüş ormanları usta bir anlatımla dile getirmiştir.

Ormanla ormancının alınyazısının bir olduğunu, yanmış yıkılmış bir ağacın ağzından (Günlerden bir gün, ormancının biri-Oturdu halini anlattı bize-Şükrettik halimize) dizeleriyle dile getirmiştir (Şükrettik Halimize).

O günlerde yazdığı Ormancılık adını taşıyan şiir ise ormancılığımız için belgesel değerindedir. (Sen bilmezsin bu mesleği efendim-Ben de bilemedim nenin nesidir.-Yaptığımız işler sözün kısası-Delinin havanda su döğmesidir) dizeleriyle başlıyor, (Diyeceğim efendim bu bizim işler-Yılan hikâyesi gibidir.-İnsanı bu devirde korkutan ,-Sıfır numara traş makinesidir.) dizeleriyle son buluyor ve bugün olduğu gibi o günlerde de düşünenlerin ve düşüncesini açıklayanların hapse girme tehdidi altında yaşadıklarını hoş bir biçimde anlatıyor.

Şair İncekaş (İyi bellet iyi bellet öğretmenim,-Tek ümit, tek teselli sensin.) der Öğretmen şiirini yazar, aşkını yazar (Nerdesin esmerim, nerdesin şimdi) diye (Esmerim), (Hakim Bey)’i yazar, (Paşam)’ı yazar, bir sinema oyuncusu ve senariste (Douglas Fairbanks’a Mektup -Atatürk Filmi Dolayısiyle) başlıklı şiiri yazar. Oldukça uzunca olan bu son şiiri ile Atatürk filminin nasıl olması gerektiğini şiir diliyle anlatır.

Kitapta Lütfi İncekaş’ın toplumsal ve mesleksel bir duyarlılıkla, açık ve anlaşılır bir dille yazdığı daha başka şiirler de vardır. Bunlardan birisi de Künye başlıklıdır. Kendi künyesini yazmıştır. Ama aslında her ormancının künyesi az çok Lütfi İncekaş’ın künyesi gibidir. Kanımca her ormancı bu künyede kendi künyesini de bulur. Bu nedenle Künye şiiri ile bağlıyorum bu yazıyı bir öneri ile birlikte.

Önerim şudur : Ormancılık yetkilileri, ilgilileri, yöneticileri kim sahip çıkar bilemiyorum. Bir ormancılık belgeseli değerindeki bu kitapçığın bu günün teknolojisi ile düzgünce bir biçimde bastırılıp yayınlanmasının yararlı olacağını düşünüyorum.

Künye

Bir çocuk tanırım çocukluğumdan
Sıtmalı da Kadir Mevlam sıtmalı
Evliyanın namerdini bekler ardıç ağacı
Bez bağlana bez bağlana süslenir dalı

Bir çocuk tanırım çocukluğumdan
Ellerini cömertçe açıp Allah’a
Gider yağmur duasına

Dağcı köyde on dönümlük bi tarla
Yılı geldi bi kileye bir verdi.
Sekiz koyun üç kişiyi beslerdi ama
Arasıra çoban yerdi, kurt yerdi.

El emeği alın teri yedikleri.
Kitaplarda donup kalmış mum iskesi
Nefesiyle ısıtır kardeşinin sırtını
Bi çocuk, 941’in en soğuk bir gecesi.

Bir delikanlı tanırım fakülteden
Cebinde yarı sönmüş bi köylü sigarası
Ve 2763’tü
Numarası

Bir çocuk tanırım çocukluğumdan
Ana adam olunca helva alacam derdi
49’da fakülteyi bitirdi
Emin ol alıverdi

Bu çocuk
Mihalıççık Kazasının Dağcı Köyünden
1341 tevellütlü
Hasan Bedri oğlu
Lütfü.

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Yazılar

  • YANIK KOKUSU
  • EVRENSEL BAYRAM
  • ZERKA
  • SOSYALLEŞME
  • SABAHIM ÇALINDI

Kategoriler

  • Anılar
  • Bildiriler
  • Çevre
  • Duyurular
  • Ericek
  • Genel
  • Güncel
  • Güncel Yazılar
  • Kitaplar
  • Makaleler
  • Ormancılık
  • Öyküler
  • Şiir Seçkisi
  • Şiirler
  • Tarım
  • Yayınlar
  • Yazılar Çevre

Copyright Prof. Dr. Osman Gökçe 2025 | Theme by ThemeinProgress | Proudly powered by WordPress