Skip to content
Prof. Dr. Osman GökçeBu sayfa ulusumun, ülkemin, devletimin ve tüm insanlığın yararına olduğuna inandığım bilgilerimi, deneyimlerimi, düşüncelerimi ve duygularımı ilgilenen herkesle paylaşmak, tartışmak, geliştirmek ve böylelikle doğrularda, güzelliklerde ve iyiliklerde hep birlikte buluşarak çoğaltmak ve bütünleşmek için açılmıştır. Prof. Dr. Osman Gökçe
  • Ana Sayfa
  • Yazılar
    • Güncel
    • Anılar
    • Öyküler
    • Tarım
    • Ormancılık
    • Çevre
    • Genel
  • Yayınlar
    • Makaleler
    • Bildiriler
    • Kitaplar
  • Şiirler
    • Şiir Seçkisi
  • Ericek
  • Duyurular
  • Fotoğraflar
  • İletişim

DİLSEL DAVRANIŞ

27 Nisan 2020 0 comments Article Güncel

DİLSEL DAVRANIŞ

Ben o zaman şu kadarını biliyordum :
“Şecaat arzederken merd-i kıptî sirkatin söyler”

Liseli yıllarımın toyluğu günlerinde bir tatilde köyümdeydim. Üç beş yaşlı köylümüz Dirgen Ali’nin dükkanının önünde oturmuş konuşuyorlardı. Ben oradan geçerken çağırdılar. Köyümüzün ilk ortaokula, ilk liseye giden öğrencisi idim. “Hoş geldin, anlat bakalım” gibi bir genel girişle ben de katıldım aralarına. Benden epeyce yaşlı olan bu insanlar arasında önemsendiğimi ve de önemli olduğumu sanıyordum. Karşılıklı konuşuyorduk, bana da söz düşüyordu. Bir ara bir nedenle yukarıda yazdığım dizeyi söyledim. Köyün demircisi, yaşlısı, az konuşan, uz konuşan, alçak ve etkileyici bir sesle konuşan Göy Omar Emmi “O da ne demek oğlum?” dedi. Bildiğimce ve çokbilmiş bir havada açıkladım. “Hımm” dedi rahmetli. “Bire oğlum sözü ne eğip büküyorsun. Bizim burada ona (Orospunun teki düşünü anlatırken oynaşını ele verir) derler” dedi. Çarpılmış gibi oldum. Dersimi almıştım. Bir yolunu bulup yavaşça uzaklaştım oradan.

Gaziantap’e, okuluma döndüğümde yukarıdaki dizenin aslını kütüphanemizde aradım, buldum :

“Meyan-ı güft ü gûda bed-meniş îhâm eder kubhun
Şecaat arzederken merd-i kıptî sirkatin söyler”
-Mısır Beylerbeyi Koca Mehmet Ragıp Paşa-

Türkçesi de şöyle :
Mayası bozuk olanlar, söz içinde farkında olmadan kabahatlarini söylerler. Kıptîlerin mert olanı da kahramanlığını anlatırken hırsızlıklarını anlatır.

Amma da dolambaçlı anlattım. Göy Omar Emmi yaşamıyor ki yine uyarsın beni. Işıklar içinde olasın Göy Omar Emmi.
x
Başlıktaki konuyu aşağıda tanımlayacağım bir dil davranışını anlamak ve anlatmaya çalışmak için seçtim. Aslında girişte kısaca özetlemeye çalıştığım başımdan geçen olayı anlatmak, anlatacağımı anlamaya da anlatmaya da yeterlidir. Ancak ben yine de okuyacak olanların sabrına sığınarak bir açıklama yapacağım.

Dil ile ilgisi olsun ya da olmasın, bu toplumda yaşayan çok kişi tanık olmuştur. Bazı insanlar konuşurken ya da yazarken Türkçesi olan ve hemen herkesçe bilinen bir sözcük yerine yabancı bir dilden bir sözcük kullanır. Bilen kullanır, bilmeyen kullanır; okumuş kullanır, okumamış kullanır; yurt dışı görmüş olan kullanır, tepenin arkasını görmemiş olan kullanır; bilim insanı kullanır, siyasetçi kullanır, devlet büyükleri kullanır. Örneğin taşınmaz mal yerine gayrimenkul mal , taşınır mal yerine menkul mal, seçenek yerine alternatif, özlüsöz yerine aforizma, saldırgan yerine agresif, tepki yerine aksülâmel, ısı yerine temperatür vb.

Her gün birçoğumuzun karşılaştığı bu örnekler çoğaltılabilir. Verilen bilgilere göre Türk Dil Kurumu’nun Türkçe sözlüğünde 111 bin 27 sözcük vardır. Yine TDK’nun hazırladığı Büyük Türkçe Sözlükte ise 570 723 sözcük varlığından söz edilmektedir. Bu sayının içinde Bilim ve Sanat Terimleri Sözlüğü’ndeki 188 bin 866, Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü’ndeki 217 bin 736, Yer Adları Sözlüğü’ndeki 37 bin 424 ve Kişi Adları Sözlüğü’ndeki 9 bin 697 sözcük bulunmaktadır. Bu sayısal bilgiler de gösteriyor ki Türkçe, bireyin demek istediğini anlatamayacak kadar yoksul ve dar bir dil değildir.

Buna karşın, biraz önce belirtildiği gibi bazı örnekleri verilen yabancı sözcükler de gerekli gereksiz kullanılagelmektedir. Dilimizdeki bu yabancı sözcüklerin 14 bin 400 sözcük olduğu bildirilmektedir. Bunun 5321’i TDK’nun Türkçedeki Batı Kökenli Kelimeler Sözlüğü’ne göre Batı dillerindendir. Tümünün yabancı dillere dağılımı ise şöyledir : Arapça 6467, Farsça 1359, Rumca 400, Fransızca 5253, İngilizce 485, diğer diller 436 (http://www.haber7.com/kultur/haber/249489-turkcede-hangi-dilden-kac-kelime-var).

Türkçeleri varken bunun yerine yabancı sözcükleri kullanma bir davranış, bir dilsel davranış biçimidir. Bu nedenle olayı davranışlar açısından yorumlamanın daha doğru olacağını düşünüyorum.

Davranışlar, Davranış Bilimleri adında bir bilim dalının konusudur. Bu bilim dalı, sosyoloji, psikoloji, antropoloji, hukuk, iktisat, tarih, siyasal bilimler, biyoloji gibi diğer bilim dallarının verilerinden de yararlanarak insan ve insan davranışlarının anlaşılmasını açıklamaya çalışan bir bilim dalıdır. Davranışları ve birey olarak insanları, sosyal ilişkiler içinde daha iyi anlamak için, tüm yönleri ile inceler.
Davranışları doğuran etmenler bir ya da birkaç değildir. Yani bir davranışın ortaya çıkmasını etkileyen çok sayıda etmen vardır. Bu etmenleri önce iki başlıkta toplayabiliriz.
1. Genetik ya da kalıtım kaynaklı davranışlar. Bilimsel olarak bunlara genotip davranışlar denir. Genotip, bir canlının gen bileşimidir. Bireyin genotipi, embriyon oluşumundan yaşamının sonuna kadar ortaya çıkacak olan kalıtsal özelliklerini ve sınırlarını belirler. Burada ele alınan dilsel davranış açısından, genotip ya da kalıtsal davranışlar üzerinde durulmayacaktır.
2. İkincisi yaşam kaynaklı davranışlardır. Bunlara da fenotip davranışlar denir. Bir bireyin anasından babasından aldığı bütün kalıtsal özellikleri yani genotipi ile çevre koşullarının etkisinden kaynaklanan davranış özelliklerinin tümüdür. Yani fenotip davranışlar “İnsan ortamın ürünüdür” genellemesi bağlamında ortaya çıkan davranışlardır. Burada ele alınan dilsel davranışın etmenleri açısından, yaşam kaynaklı ya da ortam kaynaklı davranış etmenleri yani fenotip davranış etmenleri üzerinde durulacaktır.
Ancak, bireyin bir davranışını yani burada ele alınan Türkçesi var iken yabancı sözcük kullanma davranışını etkileyen yaşamsal ya da ortamsal etmenler de çok sayıdadır. Burada bunların tümü üzerinde durulmayacaktır. Yalnızca bu davranışı etkileyebileceği düşünülen bazı başlıklar belirtilecektir :

1. Bunlardan birisi sözcüğün Türkçesini yetersiz bulmaktır. Kullanılan yabancı sözcüğün anlamını Türkçesinin karşılamayacağını düşünmektir. Oysa sözcükler insan yaratısıdır. Kendiliğinden anlam yüklü değildir. Onları gereğinde yaratmak ya da üzerindeki anlam yetersizliğini yüklemek kullanıcının işidir.
2. Kullanılan yabancı sözcüğün Türkçesinin olduğunu bilmemek. Bu, özrü kabahatinden büyük olmak demektir.
3. İnsanların olgu, olay, mal ve benzeri konularda dış kaynaklılara karşı özentili olmasıdır. Gerçekte, bazı bireylerin yiyecekten giyecekten tutun da kullandıkları arabalara, çeşitli araç ve gereçlere, içtikleri tütüne ve alkole kadar yabancı marka kullanımlarına karşı eğilimleri vardır. Yabancı sözcük kullanımı da bu eğilimin bir sonucu olabilir. Yabancı sözcük kullanmak kendilerine, diğerlerine karşı bir üstünlük duygusu veriyor olabilir. Karşıdaki kişide, kendisinin çok bilgili bir birey olduğu sanısı yarattığını sanabilir.
4. Birey yabancı sözcüklerin dilimize varsıllık katacağını düşünmüş olabilir. Dilimizdeki sözcük sayısının yabancı sözcüklerle artacağını ve bunun olumlu bir şey olduğunu düşünebilir. Oysa borç yiyen kesesinden yer. Borçlanmak varsıllaşmak değildir. Üstelik dil borcu dili yoksullaştırır.
5. Benim de burada kullandığım gibi karşılığı tam olarak verilememiş ya da öyle olduğu sanılan bilimsel kavramlar kullanılıyor olabilir. Örneğin toplumbilim yerine sosyoloji, ruhbilim yerine psikoloji, canlıbilim yerine biyoloji, kalıtımbilim yerine genetik ve daha pek çok kavramlar gibi kavramların yaygın olarak kullanılması bu bağlamdadır. Ancak kanımca bilimsel kavramlar, bilimsel adlandırmalar konusu bu yazının sınırlarını aşan ve ayrıca ele alınması gereken bir konudur.

Türkçe’de yabancı sözcük kullanımı konusu elbette burada dillendirildiği kadar dar bir konu değildir. Kanımca uzmanlar başta olmak üzere bu konuda herkesin bir ya da birçok düşüncesi ve diyeceği vardır. Herkes düşünmeli, diyeceğini demeli ve de davranışlarını düşündüğüne ve dediğine uydurmalıdır.

Yazar Sayın Tarık Konal da böyle yapmış ve “Bize Öz Türkçe Yaraşır” adında 347 sayfalık koca bir kitap yazmıştır (Tark Konal, Bize Öz Türkçe Yaraşır, Kutlu Yayınevi, 2020, İstanbul). Sayısız örneklerle, açıklamalarla dolu ve “Benim dilim Türkçe” diyen herkesin severek ve yararlanarak okuyacağı bir kaynak kitap ortaya koymuştur. Okuma olanağı bulanların bilgilerini, düşüncelerini ve dilsel davranışlarını varsıllaştıracak ve etkileyebilecek bir yapıttır. İzlenmemiş bir filmi izleyecek olanlara anlatmak gibi, okunmamış bir kitabı okuyacak olanlara anlatmayı da doğru bulmuyorum. Yalnızca okumamış olan kitapseverlere ve dilseverlere saygı ile duyurur ve öneririm.

Osman Gökçe
27.04.2020

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Yazılar

  • YANIK KOKUSU
  • EVRENSEL BAYRAM
  • ZERKA
  • SOSYALLEŞME
  • SABAHIM ÇALINDI

Kategoriler

  • Anılar
  • Bildiriler
  • Çevre
  • Duyurular
  • Ericek
  • Genel
  • Güncel
  • Güncel Yazılar
  • Kitaplar
  • Makaleler
  • Ormancılık
  • Öyküler
  • Şiir Seçkisi
  • Şiirler
  • Tarım
  • Yayınlar
  • Yazılar Çevre

Copyright Prof. Dr. Osman Gökçe 2025 | Theme by ThemeinProgress | Proudly powered by WordPress