Skip to content
Prof. Dr. Osman GökçeBu sayfa ulusumun, ülkemin, devletimin ve tüm insanlığın yararına olduğuna inandığım bilgilerimi, deneyimlerimi, düşüncelerimi ve duygularımı ilgilenen herkesle paylaşmak, tartışmak, geliştirmek ve böylelikle doğrularda, güzelliklerde ve iyiliklerde hep birlikte buluşarak çoğaltmak ve bütünleşmek için açılmıştır. Prof. Dr. Osman Gökçe
  • Ana Sayfa
  • Yazılar
    • Güncel
    • Anılar
    • Öyküler
    • Tarım
    • Ormancılık
    • Çevre
    • Genel
  • Yayınlar
    • Makaleler
    • Bildiriler
    • Kitaplar
  • Şiirler
    • Şiir Seçkisi
  • Ericek
  • Duyurular
  • Fotoğraflar
  • İletişim

YAŞANMAKTA OLAN TARIM DEVRİMİNİ ANLAMAK GEREKİR

6 Mayıs 2010 0 comments Article Tarım

Prof. Dr. Osman GÖKÇE (E)
Osman.gokce@ege.edu.tr

Annelern ninnilerinden
Spikerin okuduğu habere kadar
Yürekte kitapta ve sokakta yenebilmek yalanı
Anlamak sevgilim, o, bir müthiş bahtiyarlık
Anlamak gideni ve gelmekte olanı

Nazım Hikmet  

Devrim, hızlı ve geniş kapsamlı niteliksel bir değişimdir. Evrimin zorunlu bir sonucudur ve sıçramayla gerçekleşir. Bu anlamda, her alanda olduğu gibi, tarımda da yalnızca bir değil bir çok devrimler vardır. Örneğin, hayvanların yavru ve bitkilerin tohum vermeleri ile soylarını sürdürdüklerinin insanlar tarafından anlaşılması yani “Esrarlı devir yasası”nın bulunması ile tarım, avcılık ve toplayıcılık aşamasından yetiştiricilik aşamasına geçmiştir. İşte bu bir tarım devrimidir. Bunun gibi, bilimsel gücün tarımın emrine sunulması ile su, gübre ve ilaç kullanımının gerçekleşmesi ve verim artışının sağlanması da bir tarım devrimidir. 1940-60’larda yaşanan bu devrime tarımda yeşil devrim adı veriliyor. Bazı yazarlar, tarımda daha sonraki bilimsel ve teknik devrimsel değişimleri de dikkate alarak,  buna ilk yeşil tarım devrimi adını da vermektedirler.   

Günümüzde de bir tarım devrimi yaşanmaktadır. Bir yandan,  adeta yağmur gibi yağan bilimsel bulgular ve akşamdan sabaha ortaya çıkan yığınla teknolojik yenilikler gerek üretim ve gerekse pazarlama alanlarında sayısız seçenekler ve hayal  gücüne bile sığmayan olanaklar sunarken, diğer yandan da bir o kadar çok sayıda ve zorlu sorunlarla da karşılaşılmaktadır. Yüz yüze bulunulan ve kısaca anımsatılan bu ve benzeri olgular,  geleneksel tarım işletmeciliğinde ve pazarlamasında büyük bir değişimi zorunlu kılmaktadır.  

Bu günkü, evrimsel değişimlerin zorunlu bir biçimde dayattığı bu devrimsel değişim ya da değişimler temel olarak tarımsal yapıda, işletme yöntem ve yönetimlerinde ve işletmeci profilinde kendisini göstermektedir.  

Tarımsal yapıda, sosyal kaygılar yerine teknik ve ekonomik gerekirlikleri esas alan yeni bir yapılanma  biçimi ortaya çıkmaktadır. Örneğin, “O zavallıcığın tutunacak dalı yok. Onun da bir parçacık toprağı olsun” diye araziyi, teknik özellikler ve ekonomik kurallar hiç dikkate alınmadan, çarşıdan alınan bir bez parçası gibi, canınızın istediği biçimde makasla keserek parselleme dönemi artık kapanmaktadır. Kapanmak zorundadır. Arazinin doğası, insanların keyfince ve türlü nedenlerle oluşturduğu tapudaki yazılara, kayıtlara, kağıt üstünde çizili sınırlara  uymak zorunda değildir. Onun doğası nasılsa öyledir ve öyle parsellenmek durumundadır.  

Bu gün tarım arazilerimiz 12 milyon 323 bin 405 parçaya bölünmüştür. Parsel büyüklüğü  ortalama 14 dekar ve örneğin Rize’de de 3 dekardır. İnceyenler bilirler ki gelişigüzel ortaya çıkmış olan bu parseller kendi içlerinde de bir parsel bütünlüğü oluşturmazlar. Örneğin, parselin bir kısmı bayırda, bir kısmı dere kenarında, düzlüktedir. Aynı bir parsel içerisinde eğimler farklı, toprak yapısı farklıdır. Dolayısı ile de yetiştirilen bitkiler de ve uygulanacak teknikler de farklı olmak durumundadır.Yani herkesin tek parsel diye düşündüğü parseller de tek parsel değildir. Bu nedenle, tarım arazilerimizin gerçek parsel sayısı verilen rakamların en az iki katıdır. Böyle bir tarımsal yapı çağdaş tarım işletmeciliğine uygun değildir ve değiştirilmek zorındadır.

Sosyal kaygılar kimlere göre nelerdir, bunların giderilmesi gerekçesi ile alındığı söylenen önlemler ne kadar gerçekçidir ve ne kadar işe yaramaktadır? Bütün bunlar çok tartışmalı konulardır. Bu çok tartışmalı ve doğruluğu kuşkulu konulara yaslanıp da ekonomik ve teknik zorunlulukları ve gerçekleri hiçe sayarak  bu bozuk tarımsal yapı savunulamaz ve sürdürülemez. Nitekim, günümüzde yaşanmakta olan tarımsal değişim de bu yönde olmaktadır.  

İşletme ve üretim yöntemleri ise geçmişte ve büyük oranda günümüzde de uygulanan kaba saba ve gelişine pratikler yerine neredeyse karmaşık sanayi dallarındaki gibi ince ve ileri teknolojik uygulamalara bırakmaktadır yerini. İnceleyenler görmüşler ve bilirlerdir ki artık ülkemizde de örnekleri bulunan çağdaş hayvancılık işletmelerinde kullanılan teknik ve elektronik donanımlar endüstriyel fabrikalardakinden çok da farklı değildir. Bu işletmelerde de artık fabrikasyon tarım üretimi söz konusudur.      

Bunların zorunlu bir sonucu olarak da geleneksel köylü tipi işletmeci yani bu günkü çiftçi, yeni düzende etkisiz ve yetersiz kalarak yerini çağdaş girişimci profiline terk etmektedir. Yüzyılların ve hatta bin yılların değişmez ikilisi olan köylü ve tarım kavramları artık birbirinin vazgeçilmezi olmaktan çıkmaktadır. Yaşanmakta olan tarım devriminde tıpkı çulhalar gibi, tıpkı semerciler, kalaycılar ve benzer iş sahipleri gibi, tıpkı apartman altı bakkalları gibi köylü çiftçiler de yok olmaya yüz tutmuştur. Tarım artık, babadan oğula miras kalan, ister istemez katlanılan, geçim yoludur diye çaresizce sürdürülen bir iş ve bir uğraş olmaktan çıkıp gerçek anlamda bir yatırım ve üretim alanı kimliğini kazanmaktadır. Dolayısı ile, at değişiyor süvari de değişecektir. Buna uyum sağlayabilenler kalacak, diğerlerine diğer bir yol ya da yollar bulanacaktır.          

Bazı ülkelerde daha hızlı, bazı ülkelerde daha yavaş olmak üzere her yerde yaşanan ya da yaşanacak olan bu tarım devrimine Tarımsal İşletmecilik Devrimi adı verilebilir. Buna karşı durmak, suyu yukarıya doğru akıtmaya çalışmak anlamına gelir. Ülkemizde de gerek bitkisel ve gerekse hayvansal tarımımızda ve özellikle Güney, Batı ve Marmara Bölgelerimizde bu değişim yer yer yaşanmakta ve bunun tipik örnekleri de bulunmaktadır. Örneğin, tavukçulukta ulaştığımız bu günkü başarıda bu değişimin etkisi apaçık görülmektedir.  

Şimdi yapılacak birinci iş, yaşanmakta olan bu devrimi bütün yönleriyle doğru bir biçimde ve eksiksizce anlamaktır. “Gideni ve gelmekte olanı” apaçık görmektir. İşte o zaman kendi kendimize doğru soruyu sorar ve doğru yanıtı bulabiliriz. Kooperatifleşme mi şirketleşme mi gibi ön yargılı tartışmalardan kurtulabiliriz. Ve işte o zaman Türkiye’nin yeni, çağdaş ve devrimsel tarım politikasını oluşturabiliriz. Ana doğruyu ve temel formülü bulduktan sonradır ki alt konular üzerinde daha sağlıklı ve çok seçenekli tartışmalar yapabiliriz.

01.04.2008

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Yazılar

  • YANIK KOKUSU
  • EVRENSEL BAYRAM
  • ZERKA
  • SOSYALLEŞME
  • SABAHIM ÇALINDI

Kategoriler

  • Anılar
  • Bildiriler
  • Çevre
  • Duyurular
  • Ericek
  • Genel
  • Güncel
  • Güncel Yazılar
  • Kitaplar
  • Makaleler
  • Ormancılık
  • Öyküler
  • Şiir Seçkisi
  • Şiirler
  • Tarım
  • Yayınlar
  • Yazılar Çevre

Copyright Prof. Dr. Osman Gökçe 2025 | Theme by ThemeinProgress | Proudly powered by WordPress