Skip to content
Prof. Dr. Osman GökçeBu sayfa ulusumun, ülkemin, devletimin ve tüm insanlığın yararına olduğuna inandığım bilgilerimi, deneyimlerimi, düşüncelerimi ve duygularımı ilgilenen herkesle paylaşmak, tartışmak, geliştirmek ve böylelikle doğrularda, güzelliklerde ve iyiliklerde hep birlikte buluşarak çoğaltmak ve bütünleşmek için açılmıştır. Prof. Dr. Osman Gökçe
  • Ana Sayfa
  • Yazılar
    • Güncel
    • Anılar
    • Öyküler
    • Tarım
    • Ormancılık
    • Çevre
    • Genel
  • Yayınlar
    • Makaleler
    • Bildiriler
    • Kitaplar
  • Şiirler
    • Şiir Seçkisi
  • Ericek
  • Duyurular
  • Fotoğraflar
  • İletişim

TÜRKİYE’DE ZEYTİNYAĞI VE SOFRALIK ZEYTİN SEKTÖRÜNÜN ÜRETİM ÖNCESİ SORUNLARI ÜZERİNE BİR İNCELEME

4 Haziran 2010 0 comments Article Tarım

 
Osman GÖKÇE
E.Ü.Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü, 35100 Bornova-İzmir,
e-mail: osman.gokce@ege.edu.tr

 

ÖZET

Sorunlar sınıflandırılmış ve bunlar arasında ikisi ayrıntılı olarak incelenmiştir. Bunlardan birincisi yeterli, güvenli ve düzenli hammadde temini sorunudur.  İkincisi de kaliteli hammadde temini sorunudur. Çalışmada sektörün daha çok hammaddeye gereksinim gösterdiği ve kalite konusunda da önemli sorunları olduğu sonucuna varılmıştır. Sorunların çözümü için de şu öneriler getirilmiştir :
1) Yeterli hammadde temini için zeytin alanlarının artırılması yerine mevcut zeytinliklerin iyileştirilmesine çalışılmalıdır.
2) Mevcut zeytinliklerin amaç dışı kullanımlara kaymasını önlemek için yeni bir mücadele kampanyasına girişilmelidir.
3) Konu ile ilgili önemli bilgi boşlukları vardır. Bu nedenle, araştırmalar yoğunlaştırılmalı ve desteklenmelidir.  

Anahtar Sözcükler : Üretim, Verim,  Hammadde Yeterliliği, Hammadde Kalitesi.

ABSTRACT

A RESEARCH ON THE PRE-PRODUCTION PROBLEMS OF OLIVE AND FOR TABLE OLIVE OIL INDUSTRIES  IN TURKEY

Prof. Dr. Osman GÖKÇE
Agricultural Economy Department
Faculty of Agriculture
Ege University, Izmir, TURKEY

The problems of these industries are categorized and two of the problems are analyzed in detail. The first one is the regular secure procurement problem of adequate raw material. The second problem is related with the quality of the raw material. The findings of the study show that the problems of these industries are mostly related with raw material and and that there are serious issues concerning quality. Based on the findings, following are proposed to remedy these problems.

1. For procurement of adequate raw material, efforts must be concentrated on improving (betterment) current olive fields instead of developing new ones.
2. To prevent current olive fields being shifted to other usages, a new campaign must be initiated.
3. There is a serious lack of related information. More researches to fill this information gap and funding for these researches are required.

Key Words : Production, Yielde, Adequate Raw Material, Raw Quality
  

 

1. GİRİŞ

Bir hesaba göre, ülkemizin yaklaşık 4 milyon tarım işletmesinin %8’i yani 320 bini zeytincilik yapmaktadır (GÖKÇE-TUNALIOĞLU, 1997).  Toplam tarım alanlarının %2’si ve toplam bağ-bahçe alanlarının da %22’si zeytinlik olup böylesine bir kapsama sahip olan bu üretim dalında ürünün %70.6’sı yağlık ve %29.4’ü de sofralık olarak değerlendirilmektedir (http://www.zae.gov.tr  29.07.2003). Yalnızca bu rakamlar bile burada ele alınan konunun ne denli geniş çaplı ve oylumlu olduğunu  göstermektedir.

Ancak, nasıl ki büyük başın büyük derdi oluyorsa, bu konunun da bu geniş hacminden kaynaklanan büyük sorunları vardır. Bu sorunları üretim öncesi, üretim süreci ve üretim sonrası sorunlar olarak üç ana gruba ayırmak mümkündür. Üretim öncesi sorunlar yani hammadde sorunları da hammadde temini, hammadde kalitesi, hammadde maliyeti vb sorunlar olarak sınıflandırılabilir. Bu sorunlar zeytinyağı ya da sofralık zeytinin üretim hacmini, ürün kalitesini, ürün maliyetini, iç tüketimini ve dış satımını çok ciddi bir biçimde etkiler. Hatta, daha da ileri giderek, üretim teknolojisini bile etkileyebilir. Bu sorunların neler olduğu, nasıl olduğu ve ne tür özellikler taşıdığı yeterince bilinmeden çözümlenemez. Bu sorunlar çözümlenmeden de sektörün sorunlarının tümü ile ya da makul bir düzeyde çözümlenmesinin ve sektörde özlenen gelişmeyi sağlamanın mümkün olamayacağı düşünülmektedir. Çünkü bu sorunlar, burada ele alınan sektörün bir tür alt yapısı sayılabilecek olan sorunlardır. Bir sanayi ya da ticari sektörün de alt yapısı yoksa ya da bozuksa başarılı olması olası değildir.

Bildiri bu temel düşünceye ve ikincil kaynaklara dayalı olarak hazırlanmıştır. Amaç, zeytinyağı ve sofralık zeytin sektörünün içinde bulunduğu sorunlardan üretim öncesi nedenlerden kaynaklananlarını sistematik bir biçimde ortaya koymak ve bu konuda çözüm önerileri üretmektir. Bu iş yapılırken ele alınan sorunlar kümesinin belki daha az bilindiği ve daha güncel olduğu düşünülen bazıları biraz daha ayrıntılı bir biçimde açıklanmaya çalışılmıştır.

2. SORUNLAR SİSTEMATİĞİ VE KRİTİĞİ

Bu sorunlar çeşitli bakış açılarına göre çeşitli biçimlerde sınıflandırılabilir. Burada yapılacak sınıflandırma biraz önce açıklanan bakış açısı çerçevesinde yapılmıştır.

Buna göre, zeytinyağı ve sofralık zeytin sektörünün sorunları önce 3 ana kümeye ayrılabilir. Bunlar şunlardır :

1) Üretim Öncesi Sorunlar (Hammadde İle İlgili Sorunlar),
2) Üretim Süreci Sorunları,
3) Üretim Sonrası Sorunlar.

Herhangi bir üretim sektörü gibi zeytinyağı ve sofralık zeytin sektörünün de var olabilmesi  ve gelişebilmesi için üretim öncesi ile ilgili şu sorunlar söz konusu olabilir :

1) Sermaye Sorunu,
2) Yeterli, Güvenli ve Düzenli Girdi Temini Sorunu,
3) Kaliteli Girdi Temini Sorunu,
4) Uygun Fiyatlı Girdi Temini sorunu,
5) Sektör İşletmelerinin Yapısal Sorunları,
6) Sektörle İlgili mevzuat Sorunları,
7) Örgütlenme Sorunları,
8) Diğer Sorunlar.

Bu sorunlar daha da genişletilebilir ve bunların her biri başlı başına bir bildiri konusu olarak da incelenebilir. Ancak burada bu sorunlar anımsatılmakla yetinilecek ve temelde girdi sorunları üzerinde durulacaktır. Zeytinyağı ve sofralık zeytin üretim dalının başlıca girdisi de zeytinin meyvesi ya da kısaca zeytindir. Bu nedenle de burada yoğunlukla bu konu üzerinde durulmuştur.

2.1. Yeterli, Güvenli ve Düzenli Girdi (Ham Zeytin)Temini Sorunu

Eldeki bilgilere göre, Türkiye’de çeşitli ölçeklerde toplam kapasitesi 270 bin ton olan ve %50 kapasite ile çalışan toplam 850 adet zeytinyağı fabrikası bulunmaktadır (http://www.zae.gov.tr, 29.07.2003). Bunun yanında, 2000-2001 yılları ortalaması olarak 584.7 bin hektar alanda 1034.5 kg/Ha verimle 1 milyon 050 bin ton yıllık tane zeytin üretimimiz vardır (http://www.fao.org, 19.03.2003). Bu miktardaki üretimin yeterli olup olmadığı ve sektörün böyle bir sorununun bulunup bulunmadığı burada tartışılmayacaktır. Çünkü, kamuoyunda tane zeytin üretiminin artırılması yönünde ortak bir görüşün oluştuğu bilinmektedir. Yani ham zeytin üretiminin yetersizliği genelde kabul edilmiş bir sorun olarak gözükmektedir.

Üretim yetersizse bunu gidermenin 3 yolu vardır. Bunlardan birincisi üretim alanlarını artırmak, ikincisi verimi artırmak ve üçüncüsü de dışalım yapmaktır.

Birinci yol yani zeytin alanlarının artırılması yolu ülkemizde en çok tartışılan ve gündemden hiç düşmeyen bir konudur. Bu nedenle öncelikle bu konunun irdelenmesinde yarar görülmektedir.

2.1.1. Zeytin üretim alanları artırılabilir mi?

Bilindiği gibi, Cumhuriyet Döneminde zeytinciliğimizin geliştirilmesi ile ilgili en yoğun çabalar zeytin alanlarının artırılması temelinde gösterilmiştir. Bu konuda 10 adet ayrı düzenleme yapılarak, 1936 yılında 26 437 000 adet olan zeytin ağacı sayısı günümüzde 93 450 000’e ve zeytinlik alanlar da 1951 deki 352 bin hektardan yaklaşık 600 bin hektara yükseltilmiştir (DİE,2001). Bu çabalar bugün de sürdürülmektedir. 

Zeytin alanlarının zaman içindeki artış seyri incelendiğinde, şu durum ortaya çıkmaktadır (http://www.die.gov.tr, 18.09.2003, 2002 yılı verileri FAO’ya aittir):
-Zeytin alanlarında     1950-1960 yılları arasındaki artış oranı %55.7,
–   “              “              1960-1970   “            “           “       “    %33.4,
–   “              “              1970-1980   “            “           “       “    %11.2,
–   “              “              1980-1990   “            “           “       “    %6.5,
–   “              “              1990-1994   “            “           “       “  %1.7 (881 bin ha. ve tepe noktası),
–   “              “              1994-2002   “            “       azalış    “    %31.9.

Buradan da anlaşılacağı üzere, zeytin alanlarını arttırma çabaları küçümsenemeyecek düzeyde olumlu bir sonuç vermiştir. Ancak, burada iki nokta çok önemli görülmektedir. Bunlardan birincisi zeytin alanlarının genişleme yönüdür. Bu konuda net istatistikler bulmak mümkün olamamakla birlikte, bilinen odur ki zeytinlik alanlarımızda sağlanan genişlemeler marjinal alanlara doğru bir yön izlemiştir. Türkiye zeytinlikleri sürekli daha sığ topraklara, daha susuz topraklara, daha dik topraklara, daha yüksek alanlara yani kısacası daha olumsuz koşullara doğru genişlemiştir. Zeytin ülkemizde sürgün, sığıntı ve göçmen bir ağaç durumuna düşürülmüştür. Biraz da bunun sonucu olarak, yaptığımız hesaplamaya göre, dünya zeytin alanları içindeki payımız %7 iken üretimdeki payımız %4’te kalmıştır. Oysa, %10’luk alansal payı olan Yunanistan’ın üretimdeki payı %15, alansal payı %16 olan İtalya’nın üretimdeki payı %21 ve alansal payı %30 olan İspanya’nın üretimdeki payı da %37’dir.

İkinci önemli konu da zeytin alanlarında  1994’ten başlayarak görülen azalmanın hangi kullanımlar için gerçekleştiği ve elden çıkan zeytinliklerin hangi vasıfta olduklarıdır. Bu sorunun yanıtı için de elde güvenilir istatistikler yoktur. Ancak, bu konuda da bilinen gerçek odur ki elden çıkan zeytin alanları daha karlı olduğu düşünülen diğer bazı ürünler ve amaç dışı kullanımlar için elden çıkmıştır ve çıkmaktadır. Üstelik bu zeytinlikler göreceli olarak daha üstün vasıflı alanlardaki üstün vasıflı zeytinliklerdir. Örneğin, zeytinler sökülüp şeftali, kiraz vs gibi meyveler dikilmekte ya da yerleşim, sanayi vs. gibi amaç dışı kullanımlara geçmektedir.

Demek ki zeytin alanları artarken marjinal alanlara doğru artıyor azalırken daha iyi zeytin alanları elden çıkıyor. Böyle işleyen bir süreçle ülkemizdeki zeytin alanları artırılamaz. Dolayısıyla, zeytin yağı ve sofralık zeytin sektörünün hammadde yetersizliğine bağlı bir sorunu varsa bu sorun zeytin alanları artırılarak çözümlenemez. Gerçi, “Düz veya daha elverişli sulanabilir alanlara her yıl 15 milyon yeni fidan dikmek suretiyle toplam ağaç sayısı bakımından Avrupa’da ilk sırayı almak” gibi bir hedef koyulmuştur (http://www.dazb.org.tr, 29.09.2003). Ancak, bugünkü yıllık 3.0-3.5 milyon gibi bir fidan üretim hacmi ile ve biraz önce açıklanan bilgiler ışığında bu hedef hiç de gerçekçi gözükmemektedir.      

2.1.2. Tane zeytin verimi artırılabilir mi?

FAO’nun istatistiklerine göre, 1961 yılından 2002’ye kadar zeytin alanları artış oranının %45.8 olmasına karşı, 1961-62 ve 20001-2002  yılları ortalamaları olarak aynı dönemdeki ham zeytin üretimi artış oranı %114.5 ve verim artış oranı da %50.1’dir. Bu rakamlar, her türlü olumsuzluklara karşın, Türkiye zeytinciliğinde belirli bir verim artışının da sağlanabildiğini göstermektedir.

Diğer yandan, 2000-2001 yılları ortalaması olarak, hektara ham zeytin verimi dünyada 1776.0 kg, Yunanistan’da 2841.7 kg, İtalya’da 2476.6 kg, İspanya’da 2149.5 kg, Fransa’da 1330.9 kg ve Türkiye’de de 1034.5 kg’dır (http://www.fao.org). Bu rakamlar da, zeytin tane verimi konusunda yarış içinde olduğumuz ülkelere göre çok gerilerde bulunduğumuzu ve bu konuda daha çok yol almamız gerektiğini bize göstermektedir.

Acaba, Türkiye tane zeytin verimini artırarak zeytin yağı sektörünün gelişebilmesi için gerek duyulan hammaddeyi üretebilir  ve uluslar arası yarışabilir verim düzeyine ulaşabilir mi? Bu soruya sağlıklı yanıt bulabilmek için verimi etkileyen değişkenleri ve etki düzeylerini doğru olarak bilmek gerekir. Bunları kısaca irdelemekte yarar vardır.

Zeytin tane verimini etkileyen değişkenlerin bir grubu ekolojiktir. Yukarıda da değinildiği gibi, ülkemizde zeytin sürgün, sığıntı ve göçmen ağaç haline getirilmiştir. Zeytinliklerimizin %75’i taşlık kır arazilerde ve ancak %8’i sulanabilir durumdadır (http://www.zae.gov.tr, 29.07.2003). Yayılış alanları ekolojik optimumdan uzaklaşmıştır. Örneğin, delicelikleri aşılayarak kurulan zeytinliklerin önemlice bir bölümü, yükselti olarak uygun olan zeytin sınırının üstüne çıkmıştır. Çünkü deliceliklerin üst sınırı zeytin üst sınırından 210 metre daha yüksektir (USLU, 1966 ). Yani delicelikler iklim koşullarına daha dayanıklıdır. Delicelikleri zeytin yapacağız derken sınırı aşmışız. Örneğin, Ege zeytinliklerinin ortalama eğimi %28 ve zeytinliklerin %30’u %26 eğimin üzerinde bulunmakta ve ağaç başına verim de eğimin %0’dan %30’a çıkması durumunda  %33 oranında düşmektedir (GÖKÇE, 1994-GÖKÇE-TUNALIOĞLU, 2002). Yükselti için de benzer bulgular vardır. Denizden 180 metre yükseklikte 19.4 kg olan ağaç verimi denizden 500 metre yükseklikte 9.1 kg’a ve 619 metrede de 0 kg’a düşmektedir. Bu tür marjinal alanlar için köylülerin bir kısmı fıstık çamı yetiştirmeyi bile zeytin yetiştirmeye yeğ tutmaktadırlar. Görüldüğü gibi, zeytinliklerimizde verimi artırmayı engelleyen  ekolojik uygunsuzluklar vardır ve bu ekolojik uygunsuzluklar önemli oranda değiştirilemez.        

Tane verim artışını etkileyecek olan ikinci grup değişkenler ekonomik değişkenlerdir. Bunların başlıcaları üretim maliyeti ve satış fiyatı ile ilgili olanlarıdır. Bu konularla ilgili olarak başka bildiriler de bulunabileceği düşünüldüğü için ayrıntıya girilmeyecektir. Ancak, şu kadarı söylenebilir ki biraz önce açıklanan uygunsuz ekolojik koşullar karşısında yoğun bir girdi kullanımı ile uygun bir maliyet–fiyat ilişkisini yakalamak olasılığı varsa bile bu çok zor görülmektedir. Bugün için yalnızca %8’i sulanabilen 600 bin hektarın ne kadarı, ne kadar zamanda ve hangi ekonomi ile mümkün olabilir diye düşünmek bile işin güçlüğünü anlatmaya yeter. Örneğin, zeytinliklerin %92’sinde teras yoktur. Oysa, zeytinliklerin yaklaşık 2/3’si teras yapılması gereken alanlardadır. Bu sorunun ekonomik yükünü hangi kaynakla karşılayabiliriz sorusunun ise bugün için görünürde bir yanıtı yoktur.

Tane verim artışını etkileyebilecek olan sorunlardan diğer  bir grubu da sosyolojiktir. Ülkemiz zeytin üreticilerini 3 gruba ayırabiliriz. Bunlarda birincisi ve en büyük grup orman köylüleridir. Bunların oranı %60 civarındadır ve bunlar yaşlı insanlardır. İkincisi optimum zeytin alanlarında optimum koşullarda zeytincilik yapan çiftçilerdir. Bunların oranı ise %20’lerdedir. Üçüncüsü de miras yolu ile intikal eden zeytinliklerini satmayan, geçim kaynağı başka olan, çoğu kentlerde yaşayan ve hasattan hasada zeytinliğe giden üreticilerdir. Bunlar da geriye kalan %20’lik grubu oluşturmaktadır. Bu üç grubun birincisi ve üçüncüsünde motivasyon çok düşüktür. Özellikle birinci grup çiftçiler Türkiye’nin en düşük gelir düzeyine sahip, daha az eğitimli, ekonomik gücü düşük ve gelenekçidirler. Bu gruba ait zeytinliklerde verim artışını sağlayacak iyileştirmeleri gerçekleştirmek ancak çok özel çabalarla mümkün olabilir.     

Tane verimi artışı ile ilgili son sorun da politiktir. Buraya Türkiye Zeytincilik Politikaları diye bir bildiri gelseydi çok yararlı olurdu ve  kanımca hepimizin ağzı açık kalırdı. Ayrıntıyı böyle bir umuda bırakarak yalnızca bir örnekle verilecektir: Sözde AB’ye girildiğinde bir çok ürünümüze ve bu arada zeytine de kota uygulanacağı kaygısı bir takım sayın yetkilileri telaşlandırmış ve bir önlem olarak zeytin alanlarının ivedilikle artırılması için harekete geçilmiştir. Harekete geçenler de Orman Bakanlığı ile Ege Zeytin ve Zeytin Yağı İhracatçılar Birliği ve S.S Tariş Zeytin ve Zeytin Yağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği’dir. Tarım Bakanlığı ortada yok, zeytinciliği geliştirmek Orman Bakanlığına kalmış. Bu iş için Orman Bakanlığı bu konuda protokoller imzalamış ve tamimler yayımlamıştır. Gerçi, Danıştay Sekizinci Dairesi 2003/1949 Sayılı Kararla Orman Bakanlığı ile S.S. Tariş Zeytin ve Zeytin Yağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği arasındaki protokolü iptal etmiştir. Ancak bu durum örneğimizin örnek olma gücünü zayıflatmıyor ve tersine güçlendiriyor. Bu belgelerde de zeytin dikilecek orman alanlarında mutlak toprak derinliğinin 60 cm olacağı koşulu ile birlikte dikimi izleyen yıldan itibaren idare müddeti sonuna kadar zeytinliklerin sulanacağı ve zeytinliklerde uygulanacak olan bakımların da kredi almaksızın gerçekleştirileceği de yazılmıştır. İşte size Türkiye Zeytincilik Politikasından bir örnek. Görünen köy kılavuz istemez. Böylesi örneklerin bol olduğu bir politika ile zeytin verimi artırılamaz. Ancak, politikalar değişebilir.         

2.1.3. Tane zeytin dışalımı düşünülebilir mi?

Herhangi bir sektörde hammadde yetersizliği söz konusu olduğunda akla gelen çözümlerden birisi de dışalımdır. Acaba dokuma sanayisinin pamuk dışalımı örneğinde olduğu gibi tane zeytin dışalımı yapılıp zeytin yağı üretilebilir mi sorusu sistematik düşüncenin bir gereğidir. Bu nedenle burada böyle bir başlığa yer verildi. Ancak, bilinebildiği kadarı ile bugüne dek böyle bir uygulama olmadığı için konu üzerinde durulmamıştır.

2.1.4. Hammadde akışı güvenli ve düzenli mi?

Hammadde yurtiçinden alındığı için üretildiği kadarı ile temin güvenliği var sayılır. Ancak, periyodisite nedeniyle yıldan yıla bir düzensizlik vardır.

Bu konuda zeytinciliği gelişmiş sayılan ülkelerle ülkemiz karşılaştırıldığında şu bulgulara ulaşılmaktadır: FAO verilerine dayanarak 1961-2002 yıllarını kapsayan bir zamanda, ardışık 2 yılın tane zeytin üretimi değişimleri hesaplanmış ve yıllık ortalama olarak Yunanistan için %21.8, İtalya için %32.8, İspanya için %46.1 ve Türkiye için de %128.8 oranında değişimler bulunmuştur. Ayrıca, karşılaşılan en yüksek değişim oranının Yunanistan’da %69.2, İtalya’da %70.5, İspanya’da %46.6 ve Türkiye’de de %249.4 olduğu görülmüştür.

Bu hüzünlü manzaranın nasıl değiştirilebileceği düşünüldüğünde periyodisiteyi etkileyen başlıca etmenler akla gelmekte ve bunların da  çeşit, ağaç yaşı, beslenme, sulama, meyve yükü ve hasat kusurları olduğu kaynaklarda bildirilmektedir (http://www.dazb.org.tr, 24.09.2003). Örneğin, Karamürsel-Su çeşidi %43.4 oranında bir periyodisite eğilimi gösterirken çelebi çeşidi %12.8 oranında bir eğilim göstermektedir (BARUT-ERİŞ, 2000). Öbür etmenler için de benzer araştırma bulguları vardır. Var yılında bile yaklaşık 80-90 bin tonluk boş kapasite ile çalışan 850 adet yağ fabrikasının  bir yıl çalışıp bir yıl çalışmaması gibi bir sektör sorunu işte bu etmenlerin uygunlaştırılmasına bağlı kalıyor. Üstelik periyodisite yalnızca düzenli bir hammadde akışını engellemekle kalmıyor bir de hammaddenin kalitesini etkiliyor. Örneğin meyvelerin pH, yağ, protein, ve şeker oranları var yılında daha yüksek ve asit oranları da daha düşüktür (BARUT, 2000).   

2.1.5. Ham zeytin üretimi ile zeytin yağı üretimi arasındaki ilişki

Tane zeytin üretimi miktarı ve verimliliği ile ilgili yukarıda verilen bilgilerden sonra, tane zeytin üretimi ile yağ üretimi arasındaki oranın başka ülkelerle karşılaştırmalı olarak verilmesinde yarar görülmüştür. Bunun için FAO istatistiklerine dayanılarak bir hesaplamaya girişilmiştir. 1992-2002 yıllarını kapsayan 10 yıllık bir dönemde ülkelerin ham zeytin üretimlerinden yüzde ne kadar yağ ürettikleri bulunmuştur.

Buna göre, 1992-2002 yılları ortalaması olarak Türkiye ürettiği ham zeytinin %10.4’ü kadar zeytin yağı üretmektedir. Bu oran İspanya’da %19.6, İtalya’da %18.6 ve Yunanistan’da da 18.5’tir. Ayrıca, yine bu dönemde periyodisitesi diğerlerine oranla çok yüksek olan Türkiye için var yılları  ile yok yılları arasındaki  fark  da bulunmuştur. Var yılları ortalaması %11.1 ve yok yılları ortalaması da %9.2’dir. Yani üretilen ham zeytinden yağ üretme oranımız var yıllarında yok yıllarına oranla %1.9 düzeyinde bir azalma göstermektedir. Türkiye için bu oranlar toplam ham zeytine göre değil de toplam yağlık zeytin miktarlarına göre yapıldığında var yıllar için %15.4 ve yok yıllar için %13.9 çıkmaktadır. 

2.2. Kaliteli Girdi (Tane Zeytin) Temini Sorunu

Zeytin yağı ve sofralık zeytin sektörünün ham zeytin kalitesinden kaynaklanan önemlice sorunları olduğu genel olarak bilinmektedir. Bu sorunlar öncelikle zeytin yağı ve sofralık zeytinin kalitesini, verim düzeyini ve maliyetini etkilemektedir. Dolayısıyla sektörün gelişmesinde bir olumsuzluk unsuru olmaktadır.

Ham zeytin kalitesinin düşüklüğünü doğuran nedenlerin önemli bir bölümü ekolojiktir. Örneğin, zeytin için alt sınır kabul edilen ortalama düşük (–7) derecelik ısının daha altındaki
ısılarda bulunan zeytinliklerin oranı nedir bilinmiyor. Ancak, bu sınırın üzerinde zeytinliklerin bulunduğu biliniyor. İşte bu zeytinliklerden gelen ham zeytinin yağ oranı ve et kalınlığı istenmeyen özelliklerdedir.  Çeşitlerin soğuklama süreleri ve diğer ekolojik istekleri yeterince bilinmeden ve bilindiği kadarı ile bile dikkate alınmadan gerçekleştirilen zeytin alanlarındaki yaygınlaştırmalar tane kalitesini düşürüyor. Örneğin, bir araştırmaya göre, soğuğa dayanıklılık yönünden en iyisi domat zeytin çeşitidir (BURAK ve Ark., 2000). Ancak, geçmişte yapılan ve halen de yapılmakta olan zeytin alanlarının yaygınlaştırmalarında bu tür bilimsel verilere gereğince itibar edildiğini savunmak oldukça güçtür.

Ham zeytin kalitesini çeşit de etkilemektedir. Örneğin, çeşitlere göre meyvelerin birbirlerinden 100 tane ağırlığı 3.1, et/meyve oranı 2.0 ve çekirdek ağırlığı da 3.6 kat farklı olabilmektedir (KAYNAŞ ve Ark., 2000).  

Kaliteye etkisi açısından üzerinde belki de en çok durulması gereken etmenler kültür teknik etmenlerdir. Çünkü en kısa zamanda etkisi görülebilir. Ayrıca da, hiç değilse bazıları konusunda daha kolay önlemler alınabilir. Örneğin, tarım ilacı konusunda daha çok ilaç kullanımını sağlamak zor olsa bile yanlış ilaç kullanımını önleme şansımız vardır. Oysa, yanlış ilaç kullanımı sonucu da kalitenin olumsuz etkilendiği ve yurtdışında pazar bulmamızın kritik bir yere sahip olduğu konusunda dikkat çekilmektedir (DELEN, 2000). Aynı şekilde sürüm, sulama, gübreleme, budama ve hasat yöntemleri de tane zeytin kalitesi üzerinde etkilidir. Bunlardan hiç değilse sürüm, budama ve hasat konularında çiftçi eğitimi sağlanarak daha kolay etkili olunabilir. Örneğin, zeytinliklerin %65’inde hiç gübreleme yapılmıyor ve %69’unda da hiç işleme yapılmıyor (http://www.dazb.org.tr, 29.09.2003).

3. SONUÇ VE ÖNERİLER

Bu çalışmada, zeytin yağı ve sofralık zeytin sektörünün üretim öncesi yani ham zeytin üretimi ve temini aşamasındaki bazı sorunları incelenmiş ve burada ele alınan sorunların sektörün gelişmesini önemli oranda ve olumsuz yönde etkileyebilecek sorunlar olduğu ve bunlar çözümlenmeden de sektörün özlenen gelişmeyi gösteremeyeceği sonucuna ulaşılmış ve bu sonuç da dikkate alınarak, aşağıdaki önerilerde bulunulmuştur :

1) Hammadde üretimini artırmak için zeytin alanlarını genişletmek gerçekçi bir yaklaşım değildir. Açıklanan bilgiler ışığında, bunun mümkün olamayacağı da anlaşılmaktadır. Konu ile ilgili çabaların, eldeki zeytinlikleri onarmak, iyileştirmek ve verimini uluslar arası düzeye çıkarmak yönünde yoğunlaştırılması daha akılcı ve daha doğru olur. Daha çok inek, daha çok ağaç, daha çok çocuk vb. gibi niceliksel çokluklar yerine niteliksel çokluklara gereksinim vardır. Örneğin, verimi Yunanistan düzeyine çıkarırsak üretimimiz bugünkünün 2.5 katına çıkacaktır. Yine örneğin, hammadde kalitesini iyileştirerek (ham zeytin üretimi)/(zeytinyağı üretimi) oranını İspanya düzeyine çıkarırsak, bugünkü düzeydeki bir hammadde üretimi ile bile, zeytinyağı üretimimiz yaklaşık 2 katına yükselecektir.     

2) Var olan ve göreceli olarak daha üstün özellikler taşıyan zeytinliklerin amaç dışı kullanımlarla elden çıkmasını önlemek için daha etkin bir karşı koyma kampanyasına girişilmelidir. Verimli zeytinliklerin yok edilmesi, geçim derdine düşmüş yoksul köylüler tarafından değil de okumuş-yazmış varsıl kentliler tarafından yapıldığı için bu işle mücadelenin oldukça zor bir mücadele olacağı düşünülmektedir. Çünkü bunların kapı gibi üniversite diplomaları, Karun kadar servetleri ve dağ gibi siyasal arkaları vardır. Bu nedenle  karşı koyma kampanyasının stratejisi de bu gerçekleri göz önüne alarak seçmelidir.

3) Zeytincilik konusunda, her ne kadar 1937’den beri faaliyet gösteren çok değerli bir araştırma kurumumuz ve üniversitelerimiz yine çok değerli araştırmalar yapmışlar ve yapıyorlarsa da yine de çok önemli bilimsel bilgi boşlukları bulunmaktadır. Örneğin, Türkiye zeytincilik yayılış alanlarının ekolojik ve ekonomik optimumları yeterince bilinmemektedir. Bu nedenle, konu ile ilgili araştırmalar yoğunlaştırılmalı ve desteklenmelidir.

 

      YARARLANILAN KAYNAKLAR  

1. BARUT, E. (2000), “Bursa İlinin Değişik Yörelerinde Yetiştirilen Gemlik Zeytin Çeşidinde Meyvelerin Kimyasal Bileşimleri Üzerine Bir Araştırma”, Türkiye 1. Zeytincilik Sempozyumu (6-9 Haziran 2000) Bildiri Kitabı, Bursa.  
2. BARUT, E.-ERİŞ, A. (2000), “Bursa Yöresinde Yetiştirilen Değişik Zeytin Çeşitlerinin Periyodisiteye Eğilimlerinin Saptanması Üzerine Bir Araştırma”, Türkiye 1. Zeytincilik Sempozyumu (6-9 Haziran 2000) Bildiri Kitabı, Bursa.
3. BURAK, M. ve Ark. (2000), “Bazı Zeytin Çeşitlerinin Kış Soğuklarına Dayanıklılıkları Üzeride Araştırmalar”, Türkiye 1. Zeytincilik Sempozyumu (6-9 Haziran 2000) Bildiri Kitabı, Bursa.
4. DELEN, N.( 2000), “Avrupa Birliği’ne Girerken Türkiye’de Tarım İlacı Kullanımı ve        Bu Kullanımın Zeytinciliğimiz Açısından Değerlendirilmesi” , Türkiye 1. Zeytincilik Sempozyumu (6-9 Haziran 2000) Bildiri Kitabı, Bursa.
5. DİE (2001), Tarımsal Göstergeler 1923-1998, Y. N. : 2407, Ankara.
6. GÖKÇE, O.(1994), “Türkiye’de Orman-Zeytin İlişkileri, Sorunları ve Çözüm Yollarına Yönelik Yaklaşımlar”, ı. Türkiye tarım ekonomisi Kongresi (8-9 Eylül 1994) bildiri Kitabı, İzmir.
7. GÖKÇE, O.-TUNALIOĞLU, R. ( 1997), “Türkiye Zeytinciliğinin Ayrıcalıklı Bir Sorunu”, tabiat ve İnsan Dergisi sayı 3, Ankara. 

8. KAYNAŞ, N. ve Ark.(2000), “Maramara Bölgesi İçin En Uygun Yeşil ve Siyah Salamuralık Zeytin Çeşitlerinin Seçimi Üzerine Araştırmalar”, Türkiye 1. Zeytincilik Sempozyumu (6-9 Haziran 2000) Bildiri Kitabı, Bursa.
9.  TUNALIOĞLU, R.-GÖKÇE, O. (2002), Ege Bölgesinde Optimal Zeytin yayılış Alanlarının Tesbitine Yönelik Bir Araştırma, TEAE Yayını No: 90, Ankara
10. USLU, S. (1966), Ege Bölgesi Ve Bilhassa Edremit Güre Havzasında Toprak Koruması Bakımından Zeytin Ve Orman Münasebetleri Üzerine Araştırmalar, İ. Ü. Orman Fakültesi yayını, İstanbul.   

İnternet adresleri

1. http://www.zae.gov.tr
2. http://www.fao.org
3. http://www.die.gov.tr
4. http://www.dazb.org.tr

 

 

 

 

 

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Yazılar

  • YANIK KOKUSU
  • EVRENSEL BAYRAM
  • ZERKA
  • SOSYALLEŞME
  • SABAHIM ÇALINDI

Kategoriler

  • Anılar
  • Bildiriler
  • Çevre
  • Duyurular
  • Ericek
  • Genel
  • Güncel
  • Güncel Yazılar
  • Kitaplar
  • Makaleler
  • Ormancılık
  • Öyküler
  • Şiir Seçkisi
  • Şiirler
  • Tarım
  • Yayınlar
  • Yazılar Çevre

Copyright Prof. Dr. Osman Gökçe 2025 | Theme by ThemeinProgress | Proudly powered by WordPress