Skip to content
Prof. Dr. Osman GökçeBu sayfa ulusumun, ülkemin, devletimin ve tüm insanlığın yararına olduğuna inandığım bilgilerimi, deneyimlerimi, düşüncelerimi ve duygularımı ilgilenen herkesle paylaşmak, tartışmak, geliştirmek ve böylelikle doğrularda, güzelliklerde ve iyiliklerde hep birlikte buluşarak çoğaltmak ve bütünleşmek için açılmıştır. Prof. Dr. Osman Gökçe
  • Ana Sayfa
  • Yazılar
    • Güncel
    • Anılar
    • Öyküler
    • Tarım
    • Ormancılık
    • Çevre
    • Genel
  • Yayınlar
    • Makaleler
    • Bildiriler
    • Kitaplar
  • Şiirler
    • Şiir Seçkisi
  • Ericek
  • Duyurular
  • Fotoğraflar
  • İletişim

GIDA GÜVENLİĞİ, KENT VE KENT ÇEVRESİ TARIMI

9 Haziran 2010 0 comments Article Tarım

 

Prof. Dr. Osman GÖKÇE
E. Ü. Ziraat Fakültesi
Tarım Ekonomisi Bölümü-İzmir/Türkiye

Özet

Kent ve kent çevresi tarımı gıda güvenliği çerçevesinde incelenmiştir. Bu tür tarımın kentsel gıda güvenliği için önemli bir fırsat penceresi yarattığı sonucuna varılmıştır. Ancak, yine bu tür tarımın kendisinden bekleneni verebilmesi için var olan bazı sorunlarının  çözümlenmesi gerektiği de görülmüştür. Çözümlerle ilgili bazı önerilerde de bulunulmuştur.

Anahtar sözcükler : Gıda güvenliği, kent ve kent çevresi tarımı, Türkiye’de kent ve kent    çevresi tarımı.

Abstract

Food Security, Urban and Peri-Urban Agriculture

Urban and peri-urban agriculture is discussed in the context of food security. It is concluded that this type of agriculture is an important window of opportunity for food security. Also proposals to take full advantage of urban and peri-urban agriculture in the context of food security are presented.

Keywords: Food security, urban and peri-urban agriculture, urban and per-urban agriculture in Turkey

1. GİRİŞ

Gıda güvenliği, genel olarak iki boyutta ele alınmaktadır. Bunlardan birincisi niceliksel gıda güvenliği ve ikincisi de niteliksel gıda güvenliğidir. Günümüzde her iki anlamdaki gıda güvenliği de yeterli düzeyde sağlanamamış olup bu konuda oldukça önemli sorunlar bulunmaktadır. Diğer yandan, gıda güvenliği ile ilgili sorunların çözümü konusunda da gerek ulusal ve gerekse uluslararası düzeyde çeşitli çevreler çeşitli çabalar göstermektedir. Gün geçtikçe daha çok kuruluş ve kişiler konu ile ilgilenmekte ve daha çok çözüm yolu ve yöntemi ortaya çıkmaktadır. Çünkü, beslenme hakkı bir insan hakkıdır. Bu nedenle de renk, din, dil, milliyet, coğrafya, eğitim, gelir vs gibi tüm farklılıklar dikkate alınmaksızın bütün insanların kendilerini bu sorunun çözümünde görevli ve sorumlu saymaları anlayışı giderek yaygınlaşmaktadır. Bunun bir sonucu olarak da konu ile ilgili düşünsel ve pratik etkinlikler gün geçtikçe yoğunlaşmaktadır. 

Dolayısıyla, yinelemeler antipatik olsa da bunu önemsemeden, konu ile ilgili bilgilerin ve gelişmelerin her fırsattan yararlanarak kamu oyuna sunulması gerekir. Aşağıdaki makale bu temel görüş çerçevesinde hazırlanmıştır.

Makalede önce ve kısaca gıda güvenliği ile ilgili sorunlar, ulusal ve uluslararası ulaşılabilen en son verilere dayanarak çeşitli yönleri ile tanıtılacaktır. Daha sonra kent ve kent çevresi tarımı ile ilgili bilgiler verilecek, bu tür tarımın sorunları dile getirilecek ve gıda güvenliği ile ilgisi vurgulanacaktır. En sonunda da yapılan açıklamalara dayanılarak bazı önerilerde bulunulacaktır.

2. GIDA GÜVENLİĞİ KONUSUNDA BUGÜNKÜ DURUM

Daha öncesini bir kenara bırakırsak, konu ile ilgili en önemli gelişme 1943 yılında 44 hükümet başkanının Virginie (Etats-Unis)’da toplanarak  gıda ve tarım için sürekli bir örgüt kurulması konusunda vardıkları mutabakattır. Bu girişimin bir sonucu olarak 16 Ekim 1945 yılında Birleşmiş Milletler Gıda ve tarım Örgütü (Food And Agriculture Organization Of The United Nations-FAO) kurulmuş olup daha sonraki gelişmeler şöyledir (1) :

FAO, 1960 yılında açlığa karşı hükümetler dışı (non-gouvernmental)  destek sağlamak için bir kampanya başlattı ve Roma’da 1974 yılında  dünya besin konferansında, dünya gıda güvenliği üzerinde uluslar arası bir  anlaşma önerdi. 1981 yılında 150 ülke 16 Ekim gününü Birinci Dünya Gıda Günü olarak kutladı. FAO, düşük gelirli ve gıda açığı bulunan ülkeleri dikkate alarak, 1994 yılında gıda güvenliği için özel bir program başlattı. Kasım 1996’da 186 hükümet ya da devlet başkanının katılımı ile Dünya Gıda Zirvesi toplandı. Açlığa karşı, 1997 yılında Tele Gıda kampanyası başlatıldı ve bütün dünyada 500 bin kişilik bir topluluğa ulaşıldı. Pestisid ve diğer tehlikeli kimyasal maddelerin ticareti konusunda 1998 yılında bir konvansiyon kabul edildi. Son olarak da, 10-13 haziran 2002’de 179 ülkenin katılımı ile (Dünya Gıda Zirvesi : Beş Yıl Sonra) toplandı ve 2015 yılına kadar bugün var olan aç insan sayısını yarıya düşürmeye karar verdi.

Açlıkla mücadele  ve gıda güvenliği konusunda FAO’nun çabaları ve etkinlikleri çok önemli olmakla birlikte bu alandaki tek örnek değildir. FAO dışında, FAO’dan önce ve şimdi de bu konuda hem ulusal devletler ve hem de binlerce sivil toplum örgütleri çok çeşitli çabalar göstermekte ve çok çeşitli etkinliklerde bulunmaktadır. Özellikle sivil toplum örgütleri yalnızca kendi ülkelerinde değil uluslar arası düzeyde de faaliyet göstermektedir. Her devletin ve her kuruluşun dolaylı ya da doğrudan, birbirinden bağımsız ya da işbirliği içinde, ulusal ya da uluslar arası düzeyde bu konuda yürüttüğü çalışmalar ciltler dolusu kitaplara sığmayacak kadar çoktur. Bunları bilmek önemli olmakla birlikte, bunların  tümünü burada açıklamak mümkün değildir. Ancak, bütün bu çalışmaların ne sonuç verdiğini ve bugün ele alınan konuda nerede bulunduğumuzu bilmek daha da önemlidir.

Bu nedenle, aşağıda bugün içinde bulunulan durumla ilgili olarak kısa bir özet bilgi sunulacaktır :

1) Açlık devam ediyor. FAO’nun en son tahminlerine göre bütün dünyada 840 milyon insan besin yetersizliği çekmektedir. Dünya Gıda Zirvesi-1996’da , 2015 yılında beslenme yetersizliği çeken nüfusu yarı yarıya indirmek biçiminde seçilen hedefin ilk beş yılda ulaşılması gereken noktasının çok gerisinde kalındığı anlaşılmıştır (2). 

2) Açlık geri kalmış ülke vatandaşlarını vuruyor. FAO’nun 840 milyon olarak saptadığı beslenme yetersizliği çeken insanların 799 milyonu az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerde, 30 milyonu geçiş aşamasındaki ülkelerde ve yalnızca 11 milyonu da gelişmiş ülkelerde yaşamaktadır. Ayrıca, bu nüfusun 508 milyonu Asya ve Pasifik ve 196 milyonu da Afrika Sahra Ülkeleri’nde bulunmaktadır(Çizelge1). Türkiye’de de nüfusun %8.4’ünün yoksulluk sınırının altında olduğu bildirilmektedir (3).

Çizelge 1. Beslenme Yetersizliği İçindeki Nüfusun Bölgelere Ve Yıllara Göre Genel Nüfusa Oranı (%)

Bölge

1969-71

1979-81

1990-92

1996-98

Sahra Ülkeleri

34

37

35

34

Yakın-Doğu ve Kuzey Afrika

25

9

8

10

Doğu ve Güneydoğu Asya

43

29

17

13

Güney Asya

38

38

26

23

Latin Amerika ve Karaipler

19

13

13

11

Gelişmekte olan bölgelerin tümü

37

29

20

18

Kaynak : http://www.fao.org/docrep/meeting/003/Y0147f/Y0147f00.htm  

3) Açlık çocukları vuruyor. Beslenme yetersizliği içinde olan 840 milyon insanın 174 milyonu 5 yaşından küçük çocuklardır. Gelişmekte olan ülkelerdeki 5 yaşından küçük çocuk ölümlerinin de %54’ü kötü beslenmeden kaynaklanmaktadır (2).

4) Açlık giderek kentleri de vuruyor. Bugün dünyada, günlük mutfak harcaması kişi başına 1 doların altında olan yoksul insanların %70’i kırsal kesimde yaşamaktadır. Ancak, 2050 yılında kent nüfusunun kır nüfusunu geçeceği tahmin edilmektedir. Böylelikle, yakın geçmişe kadar kırsal yaşamla eş anlamlı tutulan yoksulluk ve yetersiz beslenme de giderek kentlere kayacaktır. Son 30 yılda ikiye katlanan kent nüfusunda yoksulluk artış oranının %76 olduğu bildirilmektedir (4).                      

5) Açlığın temel nedenlerinden birisi dağıtım sorunudur. Eğer üretilen tüm gıda tüm insanlara eşit bir biçimde dağıtılabilseydi kişi başına 2760 kalori düşecekti (5)0. Bu hiç de kötü bir rakam değil. Ancak böyle bir dağıtım gerçekleştirilememektedir. Satın alma gücü ile desteklenmeyen bir üretim açlık konusunda beklenen yararı sağlayamamaktadır. Dünya Bankası verilerine göre, tüm dünyada 1.2 milyar insan yani nüfusun %22’sinin geliri günlük 1 dolardan daha azdır.

6) Besin güvenliği kadar besin sağlığı sorunu da gündemdeki yerini koruyor. Bilimsel ve teknik gelişmelere ve belirli bir çok iyileştirmelere karşın gıda kaynaklı hastalıklar sürüp gidiyor. FAO, besin sağlığını gerçekleştirebilmek için bir strateji geliştirdi. Strateji ulusal, uluslar arası ve hem ulusal hem de uluslar arası olmak üzere bazı kurallara dayanmaktadır.  Besin kaynaklı riskler genel olarak biyolojik, kimyasal ve fiziksel olarak karşımıza çıkıyor. Bu risklerin önlenmesinde ya da azaltılmasında kamuya, çiftçilere, sanayicilere, sektörde bulunan diğer girişimcilere ve tüketicilere olmak üzere çiftlikten masaya kadar sistem içindeki tüm aktörlere görevler düşmektedir. Ayrıca, bu konuda yapılması gerekenler gelişmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkeler arasında da farklılıklar göstermektedir.

FAO’ya göre, tüketiciler için sağlıklı ve besleyici  besin sağlama stratejisinin temel kuralları şunlardır : 

Uluslar arası düzeyde :
-Besinlere bağlı sağlık risklerinin tanımlanması, değerlendirilmesi ve yönetimi.
-Sağlıklı besin ve beslenme üzerine bilgilendirme.
-Bölgesel ve küresel peryodik forumlar organizasyonu.
-Besin maddeleri, hayvanlar ve bitkilerin sağlığı konusunda küresel bir yaklaşım.
-Sistem etkinlikler arası iletişim sisteminin kurulması.
-Tüm besin zincirini kapsayan iyi uygulamalar.
-Besinlere bağlı riskler konusunda uluslar arası çabuk uyarı.
-Kapasite geliştirilmesi için uluslar arası teknik ve para yardımı.

Ulusal düzeyde :
-Kapasite geliştirilmesi.
-Etkili ve tüm denetimleri yapacak kurumsal sistemlerin oluşturulması.
-Besin tüketimi ve tüketici duyarlılığı modellerinin değerlendirilmesi.
-Uzun dönemde, besin zinciri teknolojilerinin uygunlaştırılması.
– Konu ile ilgili alt yatırımların yapılması.

Hem ulusal ve hem de uluslar arası düzeyde :
Kapasite geliştirilmesi ve alt yatırımlar için kaynakların harekete geçirilmesi.

3. KENT VE KENT ÇEVRESİ TARIMI

3.1. Tanımı

 Kent ve kent çevresi tarımı konusunda henüz herkes tarafından kabul edilmiş ortak bir tanım yoktur. Ancak, özde birbirine benzeyen bir çok tanım bulunmaktadır. Bunlardan iki tanesi şöyledir :

• Kent ve kent çevresi tarımı, kent ve kent çevresi kapsamına giren toprak ya da sularda burada yaşayan insanların gereksinimlerini karşılamak için kentsel atıkları da kullanarak entansif üretim teknikleri ile gıda maddesi ve yakacak üreten, işleyen ve pazarlayan bir endüstridir (5 ).

• Kent ve kent çevresi tarımı, kent ve kent çevrelerinde, buralarda yaşayan insanların aynı zamanda diğer gereksinimlerini karşılamak için de kullandıkları toprak, su, enerji, işgücü vb. gibi kaynakları kullanarak yapılan bir tarımdır (4 ).

 Kent tarımı üretim dalları, daha çok meyve ve sebze, çiçek soğanı ve kesme çiçek, kültür mantarı, ipekböcekçiliği, yumurtacılık, besicilik, ürünlerin işlenmesi, kürk hayvancılığı vb. gibi alanları içermektedir.

3.2. Tarihçe

 Yapılan bazı araştırmalar kent tarımını İnka, Aztek ve Maya toplumlarına dayandırmaktadır. Meksika’da yapılmış bir başka çalışmada da Pre-Olmec vadisinde günümüzden 4000 yıl önce kurulmuş zamanın görkemli kentlerinde kent tarımı yapıldığı sonucuna varılmıştır. Roma imparatorluğu ve eski Yunanistan’ın gelişmiş kentlerinde zeytinyağı ve keçi sütü gereksiniminin %100’üne yakınının kentlerde üretildiği kayıtlara dayalı olarak bildirilmektedir. Özellikle kolonizasyon döneminde yeni kurulan kentlerin gıda güvenliğinin de kent tarımı yolu ile sağlandığı açıklanmaktadır (6).

Kent tarımı konusunda daha düzenli çalışmalar 1970’li yıllara gelindiğinde başlamıştır. Özellikle, Ortadoğu ve Afrika ülkelerinde karşılaşılan gıda temini sorununun çözümü için bölgesel planlar oluşturulması ve Kongo, Zaire, Kamerun, Kenya vs. gibi ülkelerde başarılı uygulamaların ortaya çıkması bu döneme rastlar. Bu dönemde örgütlenmeler de başlamıştır. Örneğin Kanada’da, 1978 yılında Kent Çiftçileri Örgütü adı altında bir ilk örgüt kurulmuştur. Daha sonra ABD, İngiltere, Arjantin, Brezilya ve Rusya gibi ülkelerde de örgütler ve üst örgütler ortaya çıkmıştır (6).

1980’li yılların başından itibaren bu konuda uluslararası destek çalışmaları hız kazanmıştır. FAO ve UNDP konunun önemine dikkatleri çekmiştir. Kent tarımı ile ilgili çalışmalar çoğaldıkça, bilgi alışverişinin uluslararası düzeyde sağlanabilmesi için 1992 yılında Washington’da TUAN (The Urban Agricultural Network) kurulmuştur. Bu kuruluşun amacı, dünyanın çeşitli yerlerinde yapılan çalışmaları izlemek, sonuçları tek bir merkezde toplamak ve bu sonuçları ilgililere duyurmaktır.  

Kent tarımına uluslar arası kimlik kazandıran en önemli olay ise 1996 yılında İstanbul’da  toplanan Habitat II’dir (7).

Günümüzde, kent tarımı ile ilgili çalışmaları bir çatı altında toplamak üzere 1999 yılında 5 yıllık bir proje çerçevesinde merkezi Hollanda’da kurulan Resource Centre of Urban Agriculture and Forestry (RUAF) adındaki örgüt önemli etkinliklerde bulunmaktadır. Bu etkinlikler 5 dalda yapılmaktadır. Bunlar 1) araştırma ve eğitim, 2) bilgilendirme, 3)politika, 4) parasal destek ve 5) teknik destektir.

3.3. Amacı
 
 Kent tarımının temel amacı 1) gıda güvenliğine katkı, 2) düşük gelirliler için ek gelir sağlama, 3) sağlıklı ürün üretimi, 4) istihdam yaratma ve 5) ruh sağlığına hizmet şeklinde özetlenebilir. Bunları kısaca açıklamakta yarar vardır :

1) Kent tarımında üretimin hedef kitlesi o kentin insanlarıdır. Bu insanlara kısa ve ucuz yoldan taze gıda maddesi sağlamak kent tarımının amaçlarındandır. Ayrıca bu, kentli tüketiciler için bir besin garantisidir.                                                                                                           

2) Kentler giderek düşük gelirli insanlarla dolmaktadır. İş bulma umudu ile kırsal kesimden kentlere göç eden insanların önemli bir kısmı hiç iş bulamamakta ve bir kısmı da çok düşük gelirlerle çalışmaktadırlar. Kent tarımının, işte bu insanlar için ek bir gelir kaynağı olabileceği düşünülmektedir. Üstelik bu insanlar kırsal kesimden kente yeni geldikleri için tarımsal faaliyetlere yabancı da değildir.

3) Kentte yapılan üretimin daha kolay denetlenebileceği ve  aşırı kimyasal kullanımlarının daha kolay önlenebileceği düşünülmektedir. Ayrıca, gıdaların uzun mesafelere taşınmasından kaynaklanan bozulmalar da olmayacaktır.

4) Biraz önce de belirtildiği gibi, özellikle gelişmekte olan ülkelerde kırsal kesimden kentlere doğru akın akın göç olmaktadır. Ancak, bu ülkelerde sanayi ve diğer iş alanları da yeterince gelişmediği için, kente gelen bu insanlar arasında büyük bir işsizlik yaşanmaktadır. Kent tarımının bir istihdam alanı yaratarak bu soruna belirli oranda katkıda bulunacağı varsayılmaktadır. Bugün için 200 milyon insanın kent tarımı ile uğraştığı tahmin edilmektedir (6).

5) Kentlerde yaşayan insanlar büyük bir stres içindedirler. Kentlerde yapılabilecek tarımsal faaliyetlerin bu stresin hiç değilse bir kısmını bertaraf edeceği öngörülmektedir. Bu nedenle, kent tarımcılarına kentin peyzaj besleyicileri benzetmesinde bulunulmaktadır. Kanımızca bu doğru bir öngörüdür.

Bu sayılanların dışında, kent tarımının veriminin daha yüksek olduğu ve kentsel atıkların değerlendirilmesinde önemli bir fırsat yaratacağı da ileri sürülmektedir. Bilindiği üzere, geri dönüştürme konusunda WHO, FAO ve UNDP gibi kuruluşlarca uluslar arası bir çok proje yürütülmektedir.        

3.4. Görüşler ve Uygulamadan Örnekler
1) Yue-Man Yeung (Hong Kong, Çin Üniversitesi), Examples of Urban Agriculture in Asia adlı çalışmasında kentsel gelişimin metropoliten alanlarda yoğunlaştığı Asya’da gıda temini ve dağıtımında önemli sorunlar yaşandığını  ve kent tarımının özellikle savaş hallerinde gıda güvenliğinin çözümü konusunda çok iyi bir yol olduğunu bildirdirmektedir(8).

2) Camillus J. Sawio (University of Dar es Salaam), Urban Agriculture in East & Central Africa : Record, Capacities and Opportunities adlı çalışmasında Ksangani (Zaire) kentinde kent tarımcılarının %32.6’sının öz tüketim, %0.3’ünün ticari ve %64.4’ünün de hem öz tüketim ve hem de ticari amaçlarla üretim yaptıklarını bildiriyor. Aynı çalışmada, Kenya’da kent tarımında işçiliğin %56’sını kadınların yaptığı açıklanmaktadır (9).

3) Jac Smit, Urban Agriculture’s Increasing Role in Sustainable Agriculture başlıklı raporunda kent tarımının sürdürülebilirlik açısından kırsal tarımdan daha avantajlı olduğunu ve bunun nedenlerinin de tüketiciye yakınlıktan kaynaklandığını açıklıyor. Enerji tasarrufu, taşıma giderlerinin düşüklüğü, paketleme  ve depolama kolaylıkları, atıkların girdi olarak kullanılması, besinlerin taze ve sağlıklı olması vs gibi avantajlar dile getiriliyor. Bu raporda, kent tarımının dışlanması halinde sürdürülebilirliğin tehlikeye gireceği vurgulanıyor ve  ABD Ulusal Bahçecilik Birliği’nin Amerika’daki kentli ailelerin %30’unun herhangi bir şekilde kent tarımı yaptığını açıkladığı da belirtiliyor(10).

4) Ce’sar Jaramilla, The Economics of Urban Agriculture başlıklı yayınında, yoksul kentli tüketicilerin harcamalarının %60-80’inin gıda harcamaları olduğuna ve bu nedenle de kentlerde öz tüketim için gıda üretiminin önemine değindikten sonra kent tarımının iş olanakları da yarattığını, Dar Es Salaam (Tanzanya)’da çalışanların %20’sinin kent tarımında çalıştığını ve bu kentte kent tarımcısının yıllık ortalama karının, asgari ücretle çalışan bir kişinin yıllık kazancının 1.6 katı olduğunu bildirmektedir(11).       

5) James Petts de Londra’da yaklaşık 30 bin kişinin kent tarımında çalıştığını ve yıllık 7.460.000 ton sebze üretildiğini açıklamaktadır (12).

6) R.A. Nugent, sebze üretiminin Katmandu’da %30’u, Hong Kong’da %45’i, Karachi’de %50’si ve Shanghai’da da %85’inin kent tarımı ile üretildiğini bildirmektedir(13).

7) Verilen bir diğer bilgiye göre, bütün dünyada üretilen toplam etin %34’ü ve yumurta üretiminin de yaklaşık %70’i kent çevresi tarımı ile üretilmektedir(14).

3.5. Türkiye’de Kent Tarımı

Kent tarımı bağlamında Türkiye örneğini biraz daha ayrıntılı vermek istiyorum. Çünkü bu konuda 4 yılı aşkın bir zamandan beri araştırmalar yapmaktayım ve bu araştırmalardan bugüne kadar elde edilen bazı sonuçların duyurulmasının yararlı olacağını düşünmekteyim.

Türkiye’nin kent tarımı açısından önemli özellikleri şunlardır :
1) Ülkede 1950’lerden itibaren büyük bir iç göç başlamıştır. !950’de ülke nüfusunun %25’i kentlerde yaşarken bugün bu oran %60’a çıkmıştır.
2) Kentler, geniş tarım alanlarını içine alarak çok hızlı bir biçimde büyümektedir.
3) Kentli nüfus, kırsal kesimden yeni gelen nüfus olduğu için tarımsal faaliyetleri bilen bir nüfustur.
4) Kırsal kesimden göç eden nüfus daha çok üç-beş büyük kentte toplanmaktadır. Bu durum bu büyük kentlerde gıda tedarik ve dağıtımını olumsuz yönde etkilemektedir.
5) Ülkede işsizlik, özellikle de gizli işsizlik oranı yüksektir. Ayrıca uygulanan politikalar sonucu büyük bir genç emekliler kitlesi de bulunmaktadır.
 
Diğer nedenlerin yanında, kısaca sayılan bu nedenlerin de etkisi ile Türkiye’nin büyük kentlerinde giderek artan bir kent tarımcılığı ortaya çıkmıştır. Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir ili de bu konuda iyi bir örnek oluşturmaktadır. İzmir’in metropol nüfus 2.2 milyon ve metropol alanı yaklaşık 1500 kilometre karedir. Araştırmaya 1998 yılında başlanmıştır. Kent, semt semt taranarak bulunabilen kent tarımcıları ile anketler yapılmıştır. Araştırma devam etmektedir. Aşağıdaki sonuçlar araştırmanın ara sonuçlarıdır :

1) İzmir’de hem bitkisel ve hem de hayvansal üretim alanında kent tarımı yapılmaktadır.
2) Hayvansal üretim arıcılık, tavukçuluk, küçükbaş hayvancılık ve kuş yetiştirme (Güvercin, kanarya, bülbül vs)  alanlarında görülmektedir.
3) Bitkisel üretim daha çok sebzecilik alanında görülmekte ve asma bağ, limon ve diğer meyveler de üretilmektedir.
4) Öz tüketime dönük üretim 30-250 metre karelik alanlarda yapılmaktadır.
5) Öz tüketime dönük üretim yapanların çoğunluğu 50 yaşın üzerindeki emekli insanlardır.  Yaşlar 30-70 arasında değişmekte olup ortalaması 58’dir. Üreticilerin eğitim düzeyleri en az 8 ve en çok 15 yıl olmak üzere ortalaması 10’dur.
6) Öz tüketim için üretim yapanların %10’luk bir bölümü, mevsiminde tüketimlerini aşan üretimlerini konserve yapmaktadırlar.
7) Öz tüketim için üretim yapanlar su maliyetlerinden şikayet etmektedirler.
8) Ticari amaçlarla üretim yapanlar 2-10 dekarlık alanlarda çalışıyorlar. Bu araziler genellikle başka amaçlar için ayrılmış ve fakat şimdilik boş duran arazilerdir. İşletmeciler buraları kira karşılığı kullanmaktadırlar. Bu üreticiler de daha çok sebze üretmektedirler.
9) Pazar için üretim yapanların çoğunluğunun bir başka işi de bulunmaktadır. Zamanlarının tümünü kent tarımına ayıranların %50’si üretimlerini semt pazarlarında kendileri pazarlamaktadırlar.
10)  Üreticilerin meslekleri çok çeşitlidir. İnşaatçı, aşçı, memur, esnaf vs gibi her meslekten kentli kent tarımı yapabilmektedir.
11) Kent tarımcılarının kökenleri de çok çeşitlidir. Kentin en eski sakinleri kadar yurt içi ve yurt dışı göçmenler de kent tarımı ile uğraşmaktadırlar.

3.6. Kent Tarımının Sorunları  
 
Besin güvenliği bağlamında, kent ve kent çevresi tarımının yukarıda bazıları belirtilen avantaj ve olanaklarının yanında göz ardı edilemeyecek bazı önemli sorunları da bulunmaktadır. Bunlar şunlardır :

1) Kent tarımının ticaret, sanat, sanayi vb. faaliyetler gibi kentsel uğraşlardan sayılmaması ve bazı yasal engellerle karşılaşmasıdır.

Örneğin, Türkiye’de belediye ile ilgili yasalar kent içerisinde hayvan yetiştiriciliği konusunda bazı yasaklamalar getirmektedir. Yine örneğin, Sürdürülebilir Büyüme ve Eşitlik İçin İkinci Uluslar Arası Belediye Başkanları Toplantısı (The Second International Colloquium of Mayors on Governance for Sustainable Growith and Equity)’nda bazı belediye başkanları kent tarımına izin verme konusunda tereddütlü olduklarını, kent tarımının kentlerin gelişmesini engelleyebileceğini, belediyelerin kent tarımı için kaynak ve destek sağlayamayacağı vb gibi olumsuz görüşler ileri sürmüşlerdir(15).

Bugün bu görüş ve uygulamalar  tüm belediyeciler ya da diğer ilgililer tarafından paylaşılmamakla birlikte, bunların kent tarımının önündeki en önemli engeller olduğu da açık bir gerçektir. Kent tarımı henüz ve yeterince kent planlaması içinde düşünülmemektedir. Yani kent tarımı kentlerde kaçak ve göçmen bir işçi gibidir. Varlığına göz yumulur, varlığı kabul edilmez; kendisinden yararlanılır, ama hakkı verilmez.

2) Birinci soruna da bağlı ya da onunla ilişkili olan bir başka sorun, kent tarımının örgütsüzlüğü ve sahipsizliğidir.

Daha önce de belirtildiği üzere, kent tarımı bütün dünyada ve çeşitli dallarda hiç de küçümsenemeyecek bir üretim gerçekleştirmektedir. Buna karşın, hiçbir kamu kuruluşu bu faaliyetlere sahip çıkmamakta, destek vermemekte ve ilgilenmemektedir. Tarım bakanlıkları “orası kent ve ben bu işe karışmam” mantığı ile hareket etmekte, yerel yönetimler de “o iş bir tarım işidir, Tarım Bakanlığı o işle ilgilensin” düşüncesi içerisinde bulunmaktadırlar. Yani kent tarımı cami ile kilise arasında kalmış  mensubiyeti belirsiz bir kişi gibidir.

Şimdilik kent tarımı ile ilgili örgütler hemen hemen yalnızca sivil toplum örgütleridir. Bu örgütlerse daha çok enteklektüel çevrelerce kurulmuş örgütlerdir. Kent tarımcıları çoğunlukla bu örgütler içerisinde yer almamaktadır. Aslında, kent tarımcıları köylülere göre daha ileri olmakla birlikte, yine de diğer kentli uğraş sahipleri gibi kendi kendilerine etkin bir örgütlenme gerçekleştirebilecek, yardımlaşma sağlayabilecek yetenek ve olanaklardan yoksundurlar. Örneğin danışmanlık hizmetleri, yayım hizmetleri ve parasal destek ya da kredi hizmetleri verebilecek bir örgütlenmeyi kurabilecek durumda değillerdir.  

3) Önemli gördüğüm bir diğer sorun da, kent tarımı girdilerinin pahalılığıdır. Köydeki çiftçiler elektrik, su, vergi, harç vs. gibi konularda birtakım indirimlerden yararlanırlar. Kentteki iş sahipleri de benzer biçimde bazı avantajlı ayrıcalıklara sahiptir. Örneğin, daha ucuz elektrik kullanırlar. Oysa, kentteki tarımcılar hiçbir indirimden yararlanmazlar. Çünkü kentteki tarımsal üretim, üretim sayılmaz. Akıl almaz gürültülerle ve havaya zehirli gazlar bırakarak çalışan bir kaynak atölyesi, bu atölyeden daha az bir alanda çevreye güzel kokular yayarak  gül fidanı üreten bir kent tarımcısından daha üstün tutulur.

4) Bilinen bir gerçektir ki kent tarımı dar alanlarda yapılan ve yapılacak olan bir tarımdır. Oysa tarımsal araştırmalar, daha çok geniş  tarım alanlarına  dönük bilgiler üretmektedir. Optimum işletme büyüklüğü, yeter işletme büyüklüğü vs gibi saf bir tarım işletmesine dönük olarak yapılan araştırmalar ve bulgular kent tarımı gibi kendine özgü koşulları olan tarımsal faaliyetler için her zaman kullanılamamaktadır. Kent tarımı konusunda çok çeşitli bilgi boşluklarının bulunduğu ve tarımsal araştırmacıların bu konuya yeterince ve gereğince eğilmedikleri düşünülmektedir.

4. SONUÇ VE ÖNERİLER

Yukarıda açıklanan bilgilerden de anlaşılacağı üzere, kent ve kent çevresi tarımı kentlerde istihdam, taze yiyecek sağlama, atık ve artıkları değerlendirme, aile bütçesine katkı vb. gibi diğer yararlarının yanında ve temel bir işlev olarak gıda güvenliği açısından da önemli bir olanak ve fırsat kapısı yaratmaktadır. Ancak, yine yukarıda verilen bilgilerden de anlaşılacağı üzere, bu olanak ve fırsattan yeterince yararlanılamadığı ve kent tarımının içinde bulunduğu bazı sorunların çözümlenmesi gerektiği de ortaya çıkmaktadır.

Yapılan çalışmada, ulaşılan bu sonuçlar da dikkate alınarak, aşağıda bu konuda düşünülen önerilerin bazıları dile getirilmiştir :

1) Bir tahmine göre(2), bütün dünyada yani 6 milyar 200 milyonluk bir nüfus içinde 800 milyon kentli insanın yani bütün dünya nüfusunun yaklaşık sekizde birinin ya gelir sağlamak ya da öz tüketim nedeni ile uğraştığı kent tarımı olgusunu, sivil toplum örgütleri yanında,  artık kamu yöneticilerinin de görmesi ve bu konuda önlemler alması zorunluluğu vardır. Özellikle, ülkelerin tarımla ilgili devlet örgütlerinin ve yerel yönetimlerin konu ile daha ciddi bir biçimde ilgilenmeleri ve kendilerine düşecek görevleri yapmaları gerekir. Bunun için de kendisini kent tarımı ile ilgili gören herkesin kamu yöneticilerine bu sorumluluklarını hatırlatması gerekir.       
2) Kentsel mekanı, kentsel uğraşıları ve kısacası kentsel yaşamı planlamak durumunda olan kent planlamacılarının kentlere uygun düşen faaliyetleri adlarına ve bu konudaki bilinen geçmiş özelliklerine göre değil, bu faaliyetlerin günümüzde kazandıkları yeni özelliklerine göre değerlendirmeleri ve bu özellikleri dikkate alarak kentsel faaliyetleri yeniden tanımlamaları gerekir. Çünkü, bugün artık bazı tarımsal faaliyetler, kent planlamacılarının kent  yaşamına uygun gördükleri bir çok faaliyetlerden daha uygun hale gelmiştir. Örneğin, topraksız tarım diye bir kavram gelişmiştir. Yalnızca su ortamında ve küçücük havuzlarda bir çok yiyeceklerimiz, çevreye hiçbir olumsuz etkide bulunmaksızın,   üretilebilmektedir. Yine örneğin, çatılarda ve küçücük alanlarda bile, çevreye güzellik de katarak, topraklı ya da topraksız milyonlarca ve milyarlarca süs bitkileri üretmek olasıdır. Örnekler çoğaltılabilir. Bu örnekler bize kent yaşamı içerisinde ve kentsel mekanlarda, bugün kabul edilen faaliyetlerden daha masum bir çok tarımsal faaliyetlerin yapılabileceğini göstermektedir. Bu nedenle, kent planlamacıları, özelliklerini ve gerek gördükleri sınırlandırmaları belirtmek kaydı ile, tarımsal faaliyetlerin de kentsel yaşamda yer alabileceğini kabul etmeli ve bunları da kent planlaması kapsamına almalıdırlar.

3) Kanımızca, kent ve kent çevresi tarımı konusunda araştırıcılara da büyük görevler düşmektedir. Bu konuda yapılması gerekenlerin yapılmadığını ya da yapılması yolunda yeterli çabanın gösterilmediğini düşünüyorum. Belki de tarımsal araştırıcılar, bu alanı küçümsüyorlar ya da henüz önemli bulmuyorlar. Özellikle, gelişmekte olan ülkelerin tarımsal araştırıcıları tarımı hala köylülükle eşdeğerde tutmaktadır. Oysa artık tarım her ekonomik faaliyet gibi bir faaliyettir. Bu nedenle,  tarımsal üretim de yalnızca miras yolu ile çiftçiliğe mahkum olan köylüler tarafından yerine getirilecek bir görev gibi değil aynı zamanda diğer ekonomik faaliyetler gibi bir girişimci faaliyeti olarak görülmelidir.  Dolayısıyla, tarımsal araştırıcılar yalnızca köylü koşullarında yapılabilecek tarım için değil aynı zamanda kentsel koşullarda yapılabilecek tarım için de araştırmalar yapmalı ve eksik olan bilgi boşluklarını doldurma çabası göstermelidir.               
 

 KAYNAKÇA

1. FAO3, http://www.fao.org/UNFAO/f/whist.f.htm, 02.18.2003
 
2. FAO3, “Appenduice:Déclarition du Sommet Mondial de l’Alimentation: Cinq Ans Après, http://www/fao.org/DOCREP/MEETING/005/Y7106f/Y7106f09/htm, 03.07.2003.

3. DPT, “Gelir Dagiliminin Iyilestirmesi ve Yoksullukla Mucadele Oz Ihtisas Komisyonu Raporu,  http://ekutup.dpt.gov.tr/ekonomi/politika/bahcecis/istikrar.html , 03.15.2003

4. FAO4, “Agriculture Urbaine et Periurbaine,” Quinzième  session, 25-29 Janvier 1999, Rome, http://www.fao.org

5. Mouget, L.J.A., “Urban Agriculture: Concept and Definition,” Urban Agriculture Magazine, http://www.ruaf.org/1-1/05-07.pdf , 03.08.2003, RUAF, FAO, Holland 2000.

6. UNDP, “Urban and Peri-Urban Food, Jobs and Sustainable Cities I,” United Nations, New York 1996

7. UNDP, “The Next Millennium: Cities for People in a Globalizing World,” Marmaris Round Table, Marmaris, 1996

8. Yueng, Y., “Examples of Urban Agriculture in Asia,” http://www.cityfarmer.org, 2000

9. Sawio, C.J., “Urban Agriculture in East & Central Africa: Record, Capacities and Opportunities,” http://www.cityfarmer.org, 199910. Smit, J., “International Sustainable Agriculture Issues Report, 04.29.1994, Brown Bag Luncheon, www.sard-m2002.ch/documents/summaryreport.pdf, 03.08.2003, Washington Office, WSAA 

10. Smit, J., “International Sustainable Agriculture Issues Report”, 04.29.1994, Brown Bag Luncheon,
www.sard.m2002.ch/documents/summaryreport.pdf, 03.08.2003, Washington Office, WSAA

11. Jaramilla, Ce’sar, “The Economics of Urban Agriculture,” UA Magazine, issue:7, 2002,  http://www.ruaf.org/no7/01_edit.pdf , 03.08.2003, RUAF, Holland

12. Petts, J., “Benefits of Urban Agriculture in East London,” Urban Agriculture Notes, City Farmer, Canada’s Office of Urban Agriculture, http://www.cityfarmer.org/eastlondon.html, 03.08.2003

13. Nugget, R.A., “Significance of Urban Agriculture,” Canada’s Office of Urban Agriculture, City Farmer, Canada 1997

14. FAO2, “Questions Relatives á l’Agriculture” http://www.fao.org/WAICENT/FAOINFO/AGRICULT/fr/magazine/9901sp2/htm, 02.19.2003

15. Second International Colloquium of Mayors on Governance on Sustainable Growth, http://www.cityfarmer.org/MayorsJuly97.html, 03.08.2003, UNDP, Nations Unies, New York 1997.

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Yazılar

  • YANIK KOKUSU
  • EVRENSEL BAYRAM
  • ZERKA
  • SOSYALLEŞME
  • SABAHIM ÇALINDI

Kategoriler

  • Anılar
  • Bildiriler
  • Çevre
  • Duyurular
  • Ericek
  • Genel
  • Güncel
  • Güncel Yazılar
  • Kitaplar
  • Makaleler
  • Ormancılık
  • Öyküler
  • Şiir Seçkisi
  • Şiirler
  • Tarım
  • Yayınlar
  • Yazılar Çevre

Copyright Prof. Dr. Osman Gökçe 2025 | Theme by ThemeinProgress | Proudly powered by WordPress