Skip to content
Prof. Dr. Osman GökçeBu sayfa ulusumun, ülkemin, devletimin ve tüm insanlığın yararına olduğuna inandığım bilgilerimi, deneyimlerimi, düşüncelerimi ve duygularımı ilgilenen herkesle paylaşmak, tartışmak, geliştirmek ve böylelikle doğrularda, güzelliklerde ve iyiliklerde hep birlikte buluşarak çoğaltmak ve bütünleşmek için açılmıştır. Prof. Dr. Osman Gökçe
  • Ana Sayfa
  • Yazılar
    • Güncel
    • Anılar
    • Öyküler
    • Tarım
    • Ormancılık
    • Çevre
    • Genel
  • Yayınlar
    • Makaleler
    • Bildiriler
    • Kitaplar
  • Şiirler
    • Şiir Seçkisi
  • Ericek
  • Duyurular
  • Fotoğraflar
  • İletişim

TARIMDA GÜNÜ BİRLİK ÇÖZÜMLER

9 Ocak 2011 0 comments Article Tarım

Prof. Dr. Osman GÖKÇE

E. Ü. Ziraat Fakültesi

gokce@ziraat.ege.edu.tr

 Türkiye tarımında bugüne kadar pek çok işler yapılmıştır, bugün de yapılmaktadır. Bugüne kadar yapılmış ve bugün de yapılmakta olanlar, sağlanan çeşitli iyileşmelere karşın, tarımımızın temel sorunlarını çözememiştir. Bu olgu bugün hemen herkes tarafından bilinmekte ve kabul edilmektedir. Buna karşın, gerek siyasal ve yönetsel çevrelerden ve gerekse de bilimsel çevrelerden, bu alandaki çözümlenememiş sorunların çözümüne değgin, gerçek bir tarımsal dönüşüm projesi ortaya atılamamıştır. Dün ne ile uğraşılmışsa ve nasıl özden ve özgünlükten yoksun yaklaşımlar uygulanmaya çalışılmışsa, bugün de aynı şeyler  yapılmaktadır. Bu sığ anlayış içinde, başka bir çok sorunlarımızda olduğu gibi, tarımımızın tüm sorunlarının çözümü de, bir yılan hikayesine dönen ve doğrusu son zamanlarda onur kırıcı bir senaryonun oynandığı  AB’ne  giriş umuduna bağlanmıştır.

 Bundan önceki hükümet, tarımda yeni politikalar ve reform adı altında Şeker Kanunu ve Tütün Kanunu gibi dışarıdan dikte edilmiş yasal düzenlemelerle Hayvancılığı Geliştirme, Mera Islahı, Havza Amenajmanı vb gibi yıllardan beri üzerinde çalışılagelen, sözüm ona, reform projeleri üretmiştir. AKP ve Onun kurduğu 58. ve 59. Hükümet  de bu sığ anlayışın ötesine geçememiş görünmektedir. AKP’nin gerek programı, gerek seçim bildirgesi ve gerekse 58. ve 59. Hükümetin Programları incelendiğinde bu özellik apaçık ortaya çıkmaktadır. Şöyle ki :

 AKP, şimdiye kadar uygulanmış ve bugün de uygulanmakta bulunan tarım politikasının sorunlara çözüm getiremediğini açık bir dille ortaya koyuyor. Ancak, getireceklerini açıkladıkları kendi politikalarında da hemen hiçbir yenilik görülmüyor. Anlaşılıyor ki Bu Hükümet de dışarıdan dikte edilmiş tarım politikalarını uygulamaya devam edecektir. Örneğin, 57. Hükümetin tarımsal destekleme politikası ile AKP Hükümetlerinin tarımsal destekleme politikaları aynı politikadır. Aslında, altına imza koyduğumuz 1994 Dünya Ticaret Örgütü Tarım Anlaşması gereğince, temel tercihleri ve dayanakları bilinen Bu Hükümetin köklü bir değişiklik yapması   olası da değildir. Şeker Yasası, Tütün Yasası, tarımsal KİT’lerin özelleştirilmesi vb. gibi, giden Hükümetin çok eleştirilen uygulamalarında da  hiçbir değişiklik öngörülmüyor.

 AKP Hükümetinin Programında “tarım sektörü sadece ekonomik politikalar kapsamında değil, öncelikli olarak sosyal politikalar kapsamında ele alınacaktır” deniliyor ve fakat gerek parti programı, gerek seçim bildirgesi ve gerekse hükümet programlarında sosyal içerikli hemen hiçbir politikadan söz edilmiyor. Sosyal politikalar toplumun tümünün gönencini öngörür. Hükümet programlarında böyle bir politika yok. Tersine “Fiyatların serbest piyasada oluşması”nın esas alınacağı, “ekonomik anlamda işletmeciliğe geçileceği”, “daha büyük ölçekteki işletmelerin oluşmasının sağlanacağı” vb. gibi ekonomi odaklı politikalar öne çıkarılıyor. Ancak, bu söylemlerin de içi doldurulmuyor ve hemen herkesin söylediği gibi söylenip geçiveriliyor.

 Elbette hükümet programları, parti programları ve seçim bildirgeleri birer uygulama projeleri değillerdir. Ama bunlar, genel ve yaldızlı kalıpsözlerden (slogan) oluşan  içeriksiz ve özsüz metinler de olmamalıdır. Ne yazık ki AKP’nin tarım politikası ile ilgili açıklamaları bu türden ve hazırlıksız bir görünüm sergilemektedir.     

Örneğin, bu Hükümet ekonomik işletmecilikten neyi kastediyor, bunu nasıl yapacak ve bu işi hangi yol ve yöntemlerle gerçekleştirecek acaba? Yine örneğin, daha büyük ölçekli işletmelerle olasıdır ki optimum büyüklükteki işletmelerden söz ediliyor. O halde, kemikleşmiş bir yapı içerisinde bulunan bugünkü cüce tarım işetmelerimiz hangi yol ve yöntemlerle optimum büyüklüklere kavuşturulacak acaba? AKP’nin tarım politikası belgelerinde bu soruların yanıtları yok. AKP’nin tarım politikası belgelerinde yıllardan beri bilir bilmez dillere dolanan bir yığın kalıplaşmış söylemler vardır.

 Böyle bir tarım politikası ile varılabilecek yer, bundan öncekilerden farklı olmayacaktır. Bu politikalar ufku dar, gerçek yenilikten ve yaratıcılıktan yoksun, temel bir dönüşüm ve değişim aracı olmaktan uzak, eski tas-eski hamam nitelikli  günü birlik politikalardır. Oysa, Türkiye tarımının gerçek anlamdaki reformlara gereksinimi vardır. Üstelik, bu reformların bir çoğu da başkalarının himmetine sığınmadan ve kimselere el açmadan da kendi olanaklarımızla gerçekleştirilebilirler. Bu düşüncemi bir örnekle açıklayarak yazıyı bağlamak istiyorum :

 Bilgi çağındayız diyoruz ama, tarımımızı bilgi ile buluşturamıyoruz. Bu gün sahip olduğumuz ziraat mühendisi sayısı gerçekte ülkemiz için büyük bir varsıllık ve büyük bir şans kapısı olmasına karşın, akıl almaz bir değersizleştirme, yok sayma ve işlevsizleştirme tutum ve davranışı ile bir kısır döngüde eriyip gitmektedir. Süregelen yönetim ve yöneticiler bu büyük değeri ülke ekonomisine kazandıracak beceri ve başarıyı gösterememişlerdir. Ülkedeki ziraat mühendisi sayısı gerçekte gereğinden çok değildir. Yanlışlık, ziraat mühendisi sayısının çok olması değildir. Yanlışlık, binbir emekle yetiştirilmiş olan bu kaynağı değerlendirememiş olmaktır. Çünkü, çağdaş tarımda kuru tarım alanları için her 2 bin dekara ve sulu tarım alanları için de her bin dekara bir teknik danışman düşmesi gerekmektedir. Buna göre Türkiye’nin ziraat mühendisi gereksinimi 157 500’dür. Ama biz 40 bin ziraat mühendisini tarımla, toprakla ve çiftçiyle buluşturamıyoruz. Bırakınız işsiz gezen ya da başka alanlara kaymış olan ziraat mühendislerini, bugün kamuda çalışan ziraat mühendislerinin tümü de kent merkezlerinde ve bürolarda çalışmaktadırlar. Üzgünüm ama, söylemek zorundayım. Maden ocağından uzak maden mühendisi, ormandan uzak orman mühendisi, şantiyeden uzak inşaat mühendisi ne ise tarladan ve köyden uzak ziraat mühendisi de odur. Bugün yeterli olmasa da köylerimizde oturan öğretmen vardır, doktor vardır, ebe vardır, imam vardır ve fakat ziraat mühendisi yoktur. Bu doğru mu ? Elbette hayır.

 Oysa, belli büyüklükteki her köyü bir büyük tarım işletmesi gibi düşünerek böyle bir işletmede, çiftçiye ve işine karşı sorumlu olan, köyde oturan ve Devlete de bir külfet yüklemeyen en az bir ziraat mühendisinin çalıştırılmasını sağlamak bugünkü olanaklarla bile mümkündür. Hiç kuşku duyulmamalıdır ki böyle bir uygulama tarımsal verimliliğimizi en az %10-15 oranında artıracaktır.

 

 

 

 

 

 

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Yazılar

  • YANIK KOKUSU
  • EVRENSEL BAYRAM
  • ZERKA
  • SOSYALLEŞME
  • SABAHIM ÇALINDI

Kategoriler

  • Anılar
  • Bildiriler
  • Çevre
  • Duyurular
  • Ericek
  • Genel
  • Güncel
  • Güncel Yazılar
  • Kitaplar
  • Makaleler
  • Ormancılık
  • Öyküler
  • Şiir Seçkisi
  • Şiirler
  • Tarım
  • Yayınlar
  • Yazılar Çevre

Copyright Prof. Dr. Osman Gökçe 2025 | Theme by ThemeinProgress | Proudly powered by WordPress