SAZLI KIZ
SAZLI KIZ Bir Habibe vardı Uluğbeyliydi Saz çalar şarap içerdi İmrenirdim sazına Kıskanırdım sazını Ama şarabı kıskanmazdım Şarap bizim ortak suyumuzdu Ab-ı Kevser’miz Ab-ı hayatımızdı. Bir Habibe vardı Uluğbeyliydi Aleviydi Tarih okurdu Yalan yanlış derdi Yalansız yanlışsız Tarih arardı Sabır dokurdu Bir Habibe vardı Saz çalardı Sazın tellerinde yüreğimi çalardı Kıskanmazdım Uluğbeyliydi Aleviydi Deyiş söyler
GÖNLÜM DÜŞTÜ
GÖNLÜM DÜŞTÜ Gönlüm düştü Ne zamandı bilmiyorum Unuttum Yaşın kaçtı Yaşım kaçtı bilmiyorum Unuttum Gönlüm düştü Biliyorum Gönlüm sende kaldı Ayrılmıyor Gönlünü ver Ödeşelim Osman Gökçe 29.07.2018
ESKİCİ
Şiir Seçkisi-171 ESKİCİ “Eskiler alayım!..” diyen eskici Dolan, bizden yana gel. Eski mektup, eski resim, eski defter Eski resim dolu bütün dolaplar. Küpeler var düşüp kalmış Mendiller var unutulmuş biryanda. Şu kitabın arasında kuru çiçekler Tokalar, iğneler bu yanda. Perroş’un resimlerini alır mısın eskici? Perroş güzel kadındı. Dişi kuş bile öttürmezdi bahçemde Severdi, kıskanırdı. Nilgün’ün
ACAYIP İNSAN
ACAYİP İNSAN Ben acayip bir insanım Acayip güler acayip ağlarsınız Acayip şaşar acayip kızarsınız En çok da kendinizi bulursunuz Acayipliklerimde Tilki kadar kurnazım örneğin Siz tavuk kazanırsınız ben yerim Koyun kadar inek kadar da bönüm Süt toplarım memelerimde Siz sağarsınız Aç kalır yavrularım Serçe gibi korkağım örneğin Söğüt dalı gölgesinden ürkerim Bir çocuğun küçük bir
YÜREĞİN GÖZÜ
YÜREĞİN GÖZÜ 1 Acı, söze sığmaz yaşayan bilir Sırları var derdin hasretin yasın Yüreğin gözünü kim görebilir Ana yüreğiyle kimler ağlasın 2 Kimler alsın bassın kendi bağrına İlaçsız ağrıya arkadaş olsun Kaç yürek dayanır senin ağrına Daha kaç yürek var toprak taş olsun 3 Acı söz söylenir acı söylenmez Acını bildirme acı verene Başka yüreklerde
SANA SABAHI VERİYORUM
SANA SABAHI VERİYORUM Geceler boyu çalıştım Sabahı satın aldım sahibinden Sana veriyorum Sabahla gel tarlaya Toprak nefes alsın Çiçekler döllensin Sabahla gel Gökdağa Kartallara yoldaş olduğum Gök başlıklı Gökkaya’nın başına Çağır sarı saçlı güneşi Dağlara insin Ovalara insin Gölgeler kaçış kaçış Sığınacak yer arasın Ağaçlar gayrete gelsin Meyveler ballansın Sabahla gel coğrafyama Coğrafyam gülsün Gönüller
EY ZIRTIK PIRTIK
EY ZIRTIK PIRTIK Etimiz sütümüz pazarda bizim Arpamız otumuz pazarda bizim Yatımız katımız zaten olmadı Atımız itimiz pazarda bizim Asgari ücretli emeklerimiz Mafya pazarında bebeklerimiz Canımız tenimiz orta yerlerde Yollara süprülür dileklerimiz Eğitim istersek tek yol imamet Hastalık hâlinde kuyrukta nöbet Oruç aylarında sokak içinde Çadır iftarına yapılır davet Ezik büzük gömlek yırtık şalvardı Bize
YATSI
YATSI Kim bilir kaç yatsı geçti Bir dilim ekmek pahasına Aldatılmış ömürlerden Sönmedi yalancının mumu Yanar ha yanar Yatıyı yatsıyı bilmez Çıkarcı cingözlüğünde Teknoloji sihirbazlığında Daha da uzayıp yükselerek alevi Yanar ha yanar Mum ucuz Mumcu varsıl Yakar mumunu Yakar ha yakar Yananlar Yakanlara inanır Yalanlara inanır Ama yananlara inanmaz Yalancının mumu da Yanar ha
OTUZ AĞUSTOS’TA İZMİRLİLER
OTUZ AĞUSTOS’DA İZMİRLİLER BİR BAYRAK DALGALANIR EGE’NİN KIYISINDA DOSTA DÜŞMANA KARŞI OTURMUŞUZ GÖLGESİNDE GÖZÜMÜZ GAZİ’DE UNUTMADAN YAŞANANLARI MAZİDE UNUTMADAN TARTARIZ DOSTLARI DUŞMANLARI HAİNLERİ EN HASSAS TERAZİDE IŞIK TUTARIZ ZİNDANA KARŞI Osman Gökçe Gerence 30.Ağustos.2013
DEĞİL
DEĞİL Yaşamın değişmez doğrusu bildin kendi dinini Kendi inancını Yok yerine koydun diğerlerini Bilimi ilâhiyat Bilgini ilâhiyatçıdan ibaret saydın Değildi Yeryüzü taşımaz Gökyüzüne sığmaz Tarihi ağlatan ölüp öldürmelerini Kutsallaştırdın Din için sandın Dinine hizmet sandın Değildi Kendinden olmayanları Soyu sopu ayrı Yeri yurdu ayrı olanları Kendin gibi olmayanları Düşüncesi başka Duygusu başka olanları Düşman gibi