CENNET KIZIN AĞIDI
CENNET KIZIN AĞIDI Kış bastırdı, Berit Dağı’ndan beri Kuşak boyu kar Kurtlar, kuşlar yem iyecek ararlar Kayaların kovuğunda. Sürüler halinde serçeler Eşinirler damların süyüğünde Dallarda oynaşırlar Kara kışa karşın yine de mutlu sayılırlar Oysa Cennet’in kanadı yok, uçamaz Kaderinden kaçamaz Bir başına duluk dibine büzülmüş Yapayalnız Ağlardı Cennet kız Anası yok, öksüz Gece gündüz çalışır
İKİ BİN ON SEKİZ YILBAŞI
İKİ BİN ON SEKİZ YILBAŞI Eskilerden Çok eskilerden Sarı sayfalar arasında Bende kalan şiirlerden Bir şiir sunmak istiyorum bu yılbaşında Bencileyin bu yaşında Hâlâ şiir okuyan Şiir yazan Şiir yüreklilere Yolda yolakta Parkta kuru bir bankta Evde sofra başında Ya da İş peşinde iş başında olanlara En çok da Eksi kırklarda Gabarlarda Ramanlarda Tetikte parmağı
BAŞKA ZAMAN
BAŞKA ZAMAN İki eli önünde Süklüm büklüm duruyor Müdürün karşısında Sıkıntıdan şapkasını buruşturuyor Nasırlı avuçlarında Nice beklemeden sonra çıkabilmiş huzura Derdini anlatmaya zaman yok Müdür meşgul “Şimdi işim var başka zaman” diyor Şaşırırdım zaten, dinleseydi kazara Çünkü zaman dar Zaman kıt Vakit nakit Ama “Başka zaman” bol Herkesin başına gelebilir Yanıbilirsiniz Kerem gibi Mecnun gibi
BULUTLARDAN ÖĞRENDİK
BULUTLARDAN ÖĞRENDİK Bulutlardan öğrendik gökyüzündeki maceranızı Yağmur olup yağdılar üzerimize Islandık Anladık, bunca gözyaşlarından sonra Gökyüzüne bile sığmayan acılarınızı Melekler getirdi kanadında Melekler götürdü bulutlara bindirip Göklere ağdırıp Hasretimiz yeryüzüne sığmadı Osman Gökçe Esendere Akardı, 4 1DRC Yayım-Yapım, İzmir
DAVRAS’IN KIZI
DAVRAS’IN KIZI Isparta’da bir akşam Davras’ın dibinde buldum seni Mavinin bin tonu arasında Göle karşı gözlerin Tarla tarla kokuların ortasında Saçlarında bahar rüzgarı Güle karşı gözlerin Isparta’da bir akşam Davras değiyor yüzüme Üşüyorum Tut ellerimi sıkıca Elini vermezsen eğer Davras’tan Göl’e düşüyorum Isparta’da bir akşam Ay doğuyor Davras’tan Eğridir Gölü kıpır kıpır boncuk boncuk Oynaklığında
AH CAHAN
AH CAHAN Bir kuru bankta oturup Ayranını aşk iksiri gibi içtiğimiz yerdir Misis Adana’yı Halep’e bağlayan Cahan üzerindeki Dokuz gözlü Misis Köprüsü de Ölümsüzlüğün suya düştüğü Umudun vurulduğu bir düşektir Ah Cahan Ölümsüzlük reçetesini alıp Kendi ölümüne akan Cahan Aşk ölümsüz olmadıkça Ölümsüzlük neye yarar O kelepir reçetenin Akdenize ulaştığı sahillerde Ölümsüzlüğe
BİR TEK GÜLÜŞÜN KALMIŞ AKLIMDA
BİR TEK GÜLÜŞÜN KALMIŞ AKLIMDA Ağaçların adlarını unuttum Sebzelerin meyvelerin tadlarını unuttum Unuttum tüm gördüklerimi Tüm yaşadıklarımı Bir varmış bir yokmuş oldu herşey Bir tek gülüşün kalmış aklımda Önü de yok arkası da Bütün yaşantım bu imiş demek Saniyelik bir rüya bile değil Akıp giden bir su imiş demek Oluksuz ve öksüz bir memba bile
KİM VERDİ YETKİYİ
KİM VERDİ YETKİYİ Bunca cin fikirli bunca şeytana Bunca çıkar kulu yüzsüz insana Ayet indiriyor fetva veriyor Kim verdi yetkiyi Allah adına Bir eli Kuran’da biri haramda Biri kanda biri barda bayramda Dünyalığı alıp cennet satıyor Ağzını açanlar yatıyor damda Osman Gökçe 19 Ekim 2017
ÖYKÜNÜ YENİDEN YAZ
ÖYKÜNÜ YENİDEN YAZ Hesapsız doğduk Milyarlarca Milyar kere milyarlarca Belki de daha çok doğduk Doğduk doğalı didindik Hesapsız emekler verdik Hesapsız üretimler yaptık Başkaları bollandı Biz darlandık Tutmadı Başaramadık Hesapsız yüzyıllar geçti Doğduğumuzdan beri Hesapsız binyıllar Hesapsız hesaplar Hesapsız uygulamalar gördük Çok umutlandık Çok bekledik Tutmadı Başaramadık Hesapsız parlak kılıçlar çekildi Hesapsız güç dayatanlar geldi
ALICISINA AÇIK MEKTUP
ALICISINA AÇIK MEKTUP Sen bilemezsin senszliği Ben bilirim Anlatamam Sensizlık işte Ege’nin adı bilinmez bir koyunda Yukarıda kılıç gibi bir ay Aşağıda ışıl ışıl Kıpır kıpır bir deniz Buluşmuşlar bu iki sevdalı Özlemin ödülünü kutluyorlar Sensizliğime karşı Sen bilemezsin özlemi Özlem Özlem demek işte Aşkın tufanı gibi bir şey Seni sevmek süreli zamanlara sığmaz