DOĞAL KAYNAK YÖNETİMİNDE SİSTEMSEL YAKLAŞIM
Prof. Dr. Osman GÖKÇE
E. Ü. Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü
1. GİRİŞ
Doğacılar ve çevreciler, çok da haklı olarak, sorunları sistemsel bir yaklaşımla çözümlemenin gerektiğini savunurlar. Ancak yine bu çevrelerde, sistem kavramı çoğu kez doğal sistemle sınırlandırılır ve doğal sistemin veri olduğu gerekçesiyle bu sistemin dayatmacılığı bağlamında konular ele alınır, öneriler geliştirilir ve çözüm yolları gösterilir. Ne var ki, uygulamalardan da görüldüğü üzere, bu tür çözümlemeler ya hiç uygulanmaz ya da öngörüldüğü gibi uygulanamaz ve dolayısıyla da sorunlar azalmaz ve hatta çoğalır.
Oysa, doğal alanlar çok sayıda fiziksel ve fiziksel olmayan öğelerin bir arada bulunduğu bir sistem içindedirler. Kıyılar, dağlar, göller, ormanlar vb. alt başlıklarla anılan tüm doğal alanlar bu bağlamdaki bir sistemin birer parçasıdırlar. Dolayısıyla, konumuz özelinde Kazdağları ile ilgili sorunlar ve çözüm yolları üzerindeki tartışmaların da böyle bir bakış açısı ile yapılması gerektiği düşünülmektedir. Aşağıdaki metin bu düşünce ile hazırlanmıştır.
2. SİSTEM KURAMI
Sistem, aralarında karşılıklı ilişkiler bulunan bir bileşenler kümesidir. Endüstri mühendisliği gibi bileşenleri örgütlenen alanlarda sistemin en az bir ortak amacı vardır ve sistem bu amaç doğrultusunda analiz edilir. Ancak, her sistemin bileşenleri insan tarafından örgütlenmiş ve bir araya getirilmiş bileşenler değildir. Kendiliğinden var olan doğa bileşenlerinin içinde bulunduğu sistemlerde sistemin amacı ya da çıktıları konusunda her zaman görüş birliği sağlanamamakta ve dolayısıyla da sistemsel çözümlemelerden kaçınıldığı görülmektedir. Böylelikle de sistemin öğelerinin birbirlerini yoksaydığı uygulama şansı olmayan çözümlemeler ortaya çıkmaktadır. Örneğin, olaya Kazdağları özelinde bakıldığında, turizm ya da tarım bileşenini yoksayar bir çözüm önerisinin uygulama şansı çok zayıf olacaktır.
Sistemsel yaklaşımda sistemin bir çok bileşenlerinin olduğu, bunlar arasında ilişkiler bulunduğu, bileşenlerin ilişkilerle birlikte bir bütün oluşturduğu ve bütünün de bir takım amaçlarının olması gerektiği kabul edilmektedir.
Sistemler soyut ve somut sistemler olmak üzere ikiye ayrılabilir. Bileşenleri somut öğelerden oluşan sistemler somut sistemlerdir. Kazdağları örneğindeki gibi sistemleri somut sistemler olarak değerlendirmek gerekir. Elbette doğal kaynak ya da çevre yönetimine felsefi açıdan yaklaşıldığı da bilinmektedir. Ne var ki bileşenler arası ilişkilerin varsayımlarla yaratıldığı soyut sistemler somut sistemlerin içerisine katılmaya çalışılırsa çözüm yerine çözümsüzlüklerle karşılaşılabilmektedir. Örneğin, sistemin abartıldığı da ileri sürülen bir takım varsayımsal çıktıları ve bunları doğuran ilişkiler üzerinde görüş birliği sağlanamamaktadır.
Sistemler soyut ve somut sistemler olarak ikiye ayrılabildiği gibi canlı ve cansız , açık ve kapalı, doğal ve yapay, geçici ve kalıcı, uyarlı ve uyarsız, deterministik ve rassal, dinamik ve statik sistemler diye de sınıflandırılabilir. Ayrıca birden dokuza kadar hiyerarşik sıralama biçiminde de bir sınıflandırma söz konusudur.
Bir sistemin içinde çok sayıda özellikler bulunmaktadır. Sistemsel yaklaşımda öncelikle bu özelliklerin ortaya konması yani bir durum analizi yapılması kaçınılmazdır. Ancak, sistemin içinde bulunduğu durumun saptanmasında her zaman bu özelliklerin tümünün bilinmesi gerekmeyebilir. Örneğin, Kazdağları sisteminin durum analizinde bu sistem içindeki bazı türlerin polenlerinin morfolojik özellikleri bilinmesi gereken özelliklerden sayılmayabilir. Aynı biçimde, yöre halkının düğün gelenekleri de ilgi duyulan özellikler listesinde yer almayabilir.
Her sistemin bir çevresi vardır. Sistemin öğelerinden olmayan ve fakat kendilerindeki bir değişiklikle ele alınan sistem üzerinde etkili olabilecek öğelerin özelliklerinin de bilinmesi gerekir. Bu konuda da sınırlandırmalara gitmek ve sistemin ilgi duyulmayan özellikleri üzerinde etkili olabilecek dışsal öğeleri dışlamak gerekir. Örneğin, Kazdağları sistemi kapalı bir sistem değildir. Canlı ve cansız öğeleri içeren Kazdağları sistemi bir açık sistemdir. Bu nedenle de, Çanakkale ilinin ulaşım özellikleri Kazdağlarında ziyaretçi niteliğini ve yoğunluğunu etkileyebilecektir.
Sistem yaklaşımı, sistemi oluşturan herhangi bir öğenin yalnız başına işlevinin ne olduğunu değil ve fakat sistem içindeki işlevinin ne olduğunu dikkate alır. Örneğin, Kazdağları sisteminde yalnız başına kestane ağaçlarının işlevlerinin neler olduğu değil ve fakat Kazdağları sistemi içerisinde kestane ağaçlarının işlevlerinin neler olduğu önemlidir. Yani bir tek bileşenin değil ve fakat sistemin çıktısı önemlidir. Çünkü sistemin etkinliği, bileşenlerin teker teker etkinliklerinin toplamından daha büyüktür.
Elbette, sistemin bileşenleri ve bunların işlevleri arasında bir takım çatışmalar olabilecektir. Bu sorunun çözümü ve sistemin optimizasyonu çok ölçütlü bir yaklaşımla ve bileşenler arasında eşgüdümün sağlanması ile yapılabilir. Örneğin, Kazdağları sisteminde yalnız başına ne toplam yıllık odun hammaddesi üretimi, ne orman içi işgücüne en çok iş sağlanması ve ne de daha çok ya da daha az ziyaretçi gelmesi yalnız başına bir optimizasyon ölçütü değildir.
Sistem analizinde ve problem çözümünde hem nicel ve hem de nitel yöntemlerden yararlanılır. Ancak, bu husus analizleri zorlaştırmaktadır. Çünkü, nitel girdi ve çıktıların hesaplanmasında bir çok güçlükler vardır. Bu konudaki yöntemler tam olarak oturmuş değildir. Ne var ki Kazdağları gibi sistemlerde nitel girdi ve çıktıları ihmal etmek de mümkün değildir. Bu sorunu aşmanın yolu bu alanlarda iyi yetişmiş analistleri devreye sokmaktır.
3. SONUÇ VE ÖNERİLER
Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de bireylerin ve toplumların ilgi alanları günden güne çok genişlemektedir. Bugün daha çok bilinen Kazdağları, Ilgaz dağı, Uludağ vb dağlar ilgi alanı içerisindedir. Yarın bunlara yenileri eklenecektir. Öyle de olması gerekir. Bu alanlarla ilgili sorunların çözümünde doğru ve geçerli düşünceler ve öneriler üretebilmek için ilgi kadar bilgiye de gereksinim vardır. Yukarıdaki açıklamalarda böyle bir gereksinime dikkat çekilmeye çalışılmıştır. Buradaki sistem ve sistem analizi ile ilgili bilgiler de son derece sınırlı ve yalnızca bu gereksinimi vurgulamak için bir anımsatma niteliğindedir. Bu bağlamda olmak üzere şunlar önerilmektedir :
1) Dağ sistemleri, kıyı sistemleri gibi doğal sistemler üzerinde çalışan araştırıcılar sistem kavramı, sistem kuramı ve sistem analizi konusunda bilgilerini daha da derinleştirmelidirler. Olayları dar ve yalın çerçeveler içerisinde değil daha geniş ve bütünleşik çerçeveler içerisinde analiz etmeyi düşünmeli ve buna göre varsa bilgi eksikliklerini de gidermelidirler. Çünkü, sistem bileşenlerini biri diğerini yoksayar bir anlayışla değerlendirip çözümlemelere gitmek yeterli ve geçerli olamamaktadır.
2) Burada ele alınan konu benzeri alanlarda eğitim-öğretim hizmetleri veren yüksek öğretim kurumları ders programlarını yeniden gözden geçirmeli ve programlarını zenginleştirmelidirler. Örneğin sistem kavramını yalnızca biyolojik, yalnızca fiziksel ya da yalnızca biyolojik ve fiziksel temelde değil sistemin tüm bileşenlerini kapsayacak biçimde ele alan ve analiz yöntemlerini öğreten dersler okutulmalıdır. Bunun yanında, mezunlarına bütüncül bir bakış açısı kazandırabilmek için, yalnızca mühendislik ekonomisi yetmez, Türkiye ekonomisi ve kırsal sosyoloji gibi dersler de programlara dahil edilmelidir.
3) Son olarak altını çizerek belirtmek gerekir ki ister bireysel ve isterse kurumsal çabalarla olsun bir insanın her şeyi bilmesi sağlanamaz ve gerçekleşemez. Bu nedenle, burada ele alınan konuya benzer alanlarda yapılacak araştırmalarda olabildiğince disiplinler arası işbirliği sağlanmalıdır.
Bir cevap yazın