ORMANCILIKTA SOSYO-EKONOMİK SORUNLARIN TEMEL DİNAMİKLERİ
Osman Gökçe
E. Ü Ziraat Fakültesi
Tarım Ekonomisi Bölümü
Bornova/İzmir
Özet
Ormancılık sorunlarının en önemlileri sosyo-ekonomik özellikli olanlarıdır. Bugüne dek bu sorunların yeterince çözümlenememesinin temel nedeni bu sorunların dinamiklerinin doğru tanımlanmaması, doğru yorumlanmaması ve uygulamaların da buna göre doğru bir biçimde yapılmamasıdır. Bu nedenle burada, sosyo-ekonomik ormancılık sorunları ilgili sosyal gruplar dikkate alınarak bir sınıflandırmaya tabi tutulmuş ve bu sorunların temel dinamikleri belirlenmeye çalışılmıştır. Daha sonra, bu sorunlar kümesinden en çok bilineni ve üzerinde en çok tartışılanı durumundaki “orman köylüsünden kaynaklanan sorunlar alt kümesi” gelinen son nokta itibarıyla irdelenmiş ve sonunda bu sorunların çözümü için geliştirilen özgün öneriler dile getirilmiştir.
Anahtar sözcükler : Orman Köylüsü, Sorunsal Dinamikler, Kırsal Göç, Kırsal kalkınma.
1. Giriş
Ormancılıkla ilgili sorunlar arasında sosyo-ekonomik özellikli sorunlar kümesi çeşitlilik, önemlilik, çözümlenebilirlik vb bakımlardan temel sorunlar niteliğindedir. Bunlar, ormanların ve ormancılık işlevlerinin yerine getirilmesi açısından en büyük engelleri oluşturan sorunlardır. Kendilerini, gerek bilgi ve düşünce üretimi ve gerekse uygulama açısından bu sorunların çözümlenmesi ile yükümlü sayan ya da görevli olan kurum, kuruluş ve kişilerin öncelikli işleri bu sorunları tüm yönleriyle ve doğru bir biçimde tanımaktır. Sanıyorum ki bu kongrenin temel işlevlerinden birisi de budur.
Bugüne kadar ormancılıkta sosyo-ekonomik sorunlar konusunda yapılan tartışmalar, güdülen politikalar, gerçekleştirilmiş uygulamalar ve ulaşılmış sonuçlar incelendiğinde, başarılmış bir çok işlere karşın, bugün de bu konuda uyumlulaştırılması ve olumlulaştırılması gereken çok önemli sorunların bulunduğu görülmektedir. Bugüne dek çözümlenemeyen ya da bugün ortaya çıkmış ve çıkabilecek olan bu tür sorunların çözümünde bu sorunların dinamiklerinin doğru tanımlanması, doğru yorumlanması ve bunlara koşut olarak da doğru uygulamaların yapılması gerekmektedir.
Bu nedenle bu çalışmada, bulunduğumuz yerden geriye ve özellikle ileriye bakarak (çünkü bugünü iyi anlamanın ve iyi kullanmanın yolu daha çok ileriye bakmaktır), özgün bir sınıflandırma ile ormancılıkta sosyo-ekonomik sorunlar kümesi ve dinamikleri verilecek ve bu çerçevede bu sorunlardan birisi üzerinde bir irdelemeye gidilerek sonuçta da çözümlerle ilgili olarak geliştirilen öneriler sunulacaktır.
2. Sınıflandırma
Konunun anlatılması ve anlaşılması için geleneksel ormancılık sorunları sınıflandırmasından farklı bir sınıflandırma yapılmıştır. Kongre gündemine de uygun bir biçimde ormancılık sorunları önce,
1) Sosyo-Ekonomik Ormancılık Sorunları ve
2) Sosyo-Ekonomik Olmayan ormancılık Sorunları olmak üzere ikiye ayrılmıştır.
Daha sonra Sosyo-Ekonomik Ormancılık Sorunları da, ilgili sosyolojik gruplar dikkate alınarak, kaynaklarına göre bir sınıflandırmaya tabi tutulmuştur. Bunlar da şunlardır :
1.1) Ormancılık çalışanları ile ilgili sorunlar : Hemen herkesçe bilinen bu sorunlar (Atamalar, ücretler, halkla ilişkiler vb.) birer birer incelediğinde kolayca bir ortak noktaya varılır ve bu sorunların temel dinamiklerinin hükümetlerle ilgili siyasal dinamikler olduğu açıkça görülür
1.2) Orman köylüleri ile ilgili sorunlar : Orman-orman köylüleri bağlamında ortaya çıkan sorunların temelinde ekonomik dinamikler yatar. Orman köylülerinin eğitimsizliği, bilinçsizliği vb bahaneler üzerinde durmak kafa karıştırmak olur.
1.3) Orman köylüsü olmayan toplumsal kesimlerle ilgili sorunlar : Turizm-ormancılık, avcılık-ormancılık, odun dışı orman ürünleri işletmeciliği-ormancılık, orman içi yeni yerleşimler-ormancılık, rekreasyon-ormancılık vb ilişkilerden doğan bu sorunları ekonomi-politik dinamikler yaratmaktadır.
1.4) Hükümetlerle ilgili sorunlar : Hükümetler sorun yaratmak için değil sorunları çözmek için kurulurlar ve çalışırlar. Ancak, ormancılık üst yönetiminin de içinde bulunduğu hükümetler siyasal tercihler bağlamında ortaya çıkarlar ve siyasal tercihler bağlamında eylemlerde bulunurlar. Dolayısıyla, eğer hükümetlerden kaynaklanan bir sorun varsa bu sorunun temel dinamiği siyasaldır. Böyle bir soruna bunun dışında bakmak ve çözüm aramak sonuç vermeyecektir.
3. Sorunsal İrdelemeler
Yukarıda verilen sorunlar kümesi içerisinde geçmişten günümüze kadar ve günümüzde de en çok üzerinde durulanı, tartışılanı, çeşitli uygulamalara konu olanı hiç kuşkusuz ki ikinci sırada yer alan orman köylüleri ile ilgili sorunlar kümesidir. Aşağıda, bu sorunlar kümesi ile olarak bir takım saptama ve irdelemeler verilecektir. Ancak bu bir analitik yaklaşımdır. Aslında, sorunları birbirlerinden soyutlayarak irdelemek yanılgılar da doğurabilir. Bu nedenle, bu iş yapılırken bütüncül bakış açısını gözetmeye de özen gösterilmiştir. Yine bu iş yapılırken çok gerek olmadıkça bilinenleri ayrıntılı bir biçimde kanıtlamaya girmek gibi bir çaba da gösterilmemiş ve bugünkü durum üzerinden değerlendirmeler yapılmıştır. Bunlar şunlardır :
1) Bugüne kadar orman köylüsüne Devletçe, üretime katkısı olmayan ve hazır servetin azar azar dağıtılarak tüketimi biçiminde işleyen bir yardım politikası izlenmiştir. Bu, sosyal bir yaklaşımdır. Bu sorunlar kümesinin temel dinamiği olan ekonomik dinamiklere uygun bir yaklaşım değildir. Bu nedenle de bu politika orman köylüsünü kalkındıramadığı gibi ormanlara ve çevreye verilen zararları da önleyememiştir.
2) Sorun kümesine uygun olan ekonomik dinamikler yerine yasal dinamiklere başvurulmuş ve fakat ne ormanları ve ne de çevreyi korumak için yasal dinamikler yeterli olamamıştır. Örneğin, 1961’de anayasal şemsiyeye kavuşturulan ormanlar bu tarihten önceki dönemden daha iyi korunamamıştır.
3) Ekonomik dinamiklerin yardımcısı olması gereken yasal dinamikler konusunda da siyasal dinamikler öne çıkmıştır. Yasalara yansıyan ormancılık görüş, düşünce ve anlayışıyla ülkeyi yönetmekte olan siyasal kadroların görüş, düşünce ve anlayışları çelişmiş ve yasalardaki ilke ve öncelikler başka, üst yönetim ve politik düzeydeki ilke ve öncelikler başka olmuştur. İktidara gelmiş ya da iktidarı paylaşmış olan siyasal partilerin orman ve orman-halk ilişkileri konusundaki tutum ve eylemleri tutarsızdır, çelişkilidir. Ya dedikleri yanlış ya da yaptıkları yanlıştır.
Örneğin ;
a-Baltalık ormanlarının ve tahrip edilmiş koru ormanlarından bir kısmının köy hükmi şahsiyetine ve köylüye verilmesi (Adalet partisi programı). Bu parti yıllarca iktidarda olmuştur.
b-Ormancılık örgütünün değiştirilmesi, orman işletmelerinin idari-teknik-mali sorumluluğu haiz bağımsız birimler haline getirilmesi, ormancılıkta daha çok taahhüt sistemine gidilmesi (Anavatan Partisi 6 Kasım 1983 Seçim Beyannamesi).
c-Toplu üretim yapılan büyük orman işletmelerinin dışında, küçük ormanların işletilmesinin özel sektöre verilmesi (Demokrat Parti Programı).
d-Ormanların bir tür kooperatif işletmeciliği yöntemi ile işletilmesi (Demokratik Sol Parti programı).
4) Yasalarla uygulayıcılar arasındaki görüş ve anlayış farklılığına ek olarak yasalar da ve dolayısıyla bunların kaynağı olan politikalar da birbirleriyle çelişkiler içerisindedir. Örneğin ;
a-7 Mart 1920 tarihli Baltalık Yasası ile köylülere sus payı niteliğinde baltalıklar tahsisi,
b-Halkçılık ve devletçilik ilkesine dayalı 1937 tarihli ve 3116 sayılı Orman Yasası,
c-Devlet ormancılığına karşı olduğunu hükümet programlarında açıklayan ve fakat 8.9.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Yasasının ayni parti tarafından çıkarılması,
d-Devlet orman işletmeciliği yerine kooperatif orman işletmeciliğini savunan iktidarlar (II. Ecevit Hükümeti hükümet programı),
e-Özel ormancılık ve taahhüt sistemi ormancılığını benimseyen hükümetler (I. Ve II. Özal Hükümetleri hükümet programları).
5) Sorunların çözümsüzlüğünde, orman köylülerinin, bir sosyolojik olgu olarak Devletçe her zaman kandırıldıkları biçiminde bir düşünceye kapılmaları etkili olmuştur. Örneğin ;
a-Tarım topraklarında yaşayan köylüler bu topraklara sahip olurken şu ya da bu nedenle ormanlara sığınmış olan köylülere ormanların neden verilmediği hep sorgulanmıştır.
b-Ormanlarda birikmiş yaşlı ağaç servetinin değerlendirilip orman köylülerine iş alanları açılacağı sözverilerinin (vaat) (I. ve II. Demirel Hükümetleri hükümet programları) beklentileri boşa çıkmıştır.
c-Orman köylülerinin, diğer alanlardaki iş olanaklarından öncelikle yararlandırılmasına (I. Ecevit Hükümeti hükümet programı) umut bağlanmış ve fakat suçlulara verilen bu olanak orman köylülerinden esirgenmiştir.
6) Bilimsel temellere dayanan, en azından öyle olması gereken, kalkınma planları orman-halk ilişkilerini de olumsuz yönde etkileyen önemli yanılgılar içermektedir. Örneğin ;
a-Ormancılık sektörünün diğer sektörlere kaynak aktarması,
b-Ormanların genişletme çalışmalarında köylüler, askerler ve öğrencilere bel bağlanması,
c-Sonunda ipin ucu kaçırılan, orman rejimi dışına arazi çıkarmaları.
7) Orman-halk ilişkilerinin baş aktörlerinden birisi bu sektörde görevli olan ormancılar olması gerekirken bu asla böyle olmamıştır. Ormancılık ormancıların dışında yönetilmiştir. Bu sav için pek çok kanıt gösterilebilir. Burada yalnızca bir örnek verilecektir : Orman Genel Müdürlerinin ortalama hizmet süresi 1.9 yıl, orman işletme müdürlerinin 2.4 yıl ve orman mühendislerinin ise 2.8 yıldır (Gökçe 1992). Bu rakamlar, ele alınan konuda yapılabilecek iyileştirmelerin en temel dinamiklerinden birisi olan çalışanların gücünün etkisizleştirilmiş olduğunu göstermektedir.
8) Çevre-orman-halk ilişkilerinde önemli bir dinamik olduğunu düşündüğüm odun dışı orman ürünleri konusu ormancılığımızın en büyük ihmali olmuştur. Bu konu usulünce ve gereğince ekonomize edilebilseydi gen kaybının önlenmesinin yanında orman köylüsüne ekonomik katkı da sağlanabilirdi.
9) Türkiye tarımının en sorunlu bölümü orman köyleri tarımıdır : En küçük arazi, en uygunsuz arazi, en az sulama, emek dışında en az girdi, en az çeşit, en düşük verim, en düşük pazarlama payı, en çok pazarlama sorunu, en çok keçi, en çok arazi mülkiyet sorunu (bir tür gecekondu tarım) vs. bu kesimdedir.
10) Türkiye çiftçilerinin en sorunlusu orman köyleri çiftçileridir : En az eğitim, en az tarımsal bilgi, en az bilgilenme olanağı, en az gelir, en çok tutuculuk, en kalabalık aile, en az ikinci iş olanağı vs. bu çiftçilerdedir.
11) AB uyum sürecinde en sorunlu kesimin tarım kesimi olduğu herkesin bilgisi ve kabulü dahilindedir. Orman köyleri tarımı ise tarımsal kesim içerisinde en sorunlusudur. Bugüne dek denenmiş ve başarısızlığı apaçık ortaya çıkmış yöntemler yerine özgün ve bilimsel temele dayalı yeni yollar bulunamazsa bu kesim tarımı silinecektir.
12) Orman köyleri ve bu yörelerin tarımı sanıldığı gibi tümü bir kaba koyulabilecek ve öylece çözüm bulunacak tümü ile türdeş bir yapı göstermezler. Dolayısıyla, her bölgede uygulanabilecek basmakalıp bir çözüm yolu da olamaz.
13) Orman köyleri devlet ve kamu ilgisinden en az payı alan bir kesimdir. Kişi başına düşen en az yatırım bu köylerdedir. Devlet buralarda zenginlik üretici değil oyalayıcı ve karın doyurucu etkinlikler içerisinde olmuştur. Yani olayın temel dinamiği olan ekonomiyi dikkate almamış ve tarım işletmelerini bir işletme, bir ekonomik birim olarak değerlendirmemiştir. Özel kesim de buralarda yatırım yapmamış, villalar yapmıştır. ORKÖY’ün daha çok envanter özellikli çalışmalarının dışında tarımsal araştırıcılar da bu yörelerin tarımı ile ilgilenmemişlerdir.
14) Birleşmiş Milletler Örgütü toplum kalkınmasını “küçük toplulukların içinde bulundukları ekonomik, toplumsal ve kültürel koşulları iyileştirmek amacıyla giriştikleri çabaların devletin bu konudaki çabalarıyla birleştirilmesi, bu toplulukların ulusun tümüyle kaynaştırılması ve ulusal kalkınma çabalarına tam bir biçimde katkıda bulunmalarının sağlanması süreci” olarak tanımlamıştır. Bizim Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planında da “Toplum kalkınması ekonomik, sosyal ve kültürel koşullarını geliştirmek, toplulukları ulusun bütünüyle kaynaştırmak ve ulusal kalkınmaya tam olarak katılmalarını sağlamak için halkın çabalarını devletin çabaları ile birleştirme sürecidir” ifadesi yer almaktadır. Bu tanımlara göre, toplum kalkınmasının dinamikleri toplumun ve devletin dinamikleridir. Değişimin koşulları olan toplumun bilgisi, yeterliliği ve güdüsü toplumsal dinamikleri ve devletin bu süreçteki her türlü katkıları da devletsel dinamikleri oluşturur. Bu kısa açıklamalar çerçevesinde, toplumsal kalkınma orman köyleri bağlamında düşünüldüğünde hangi bilgi, hangi yeterlilik ve hangi güdü ile yola çıkılacaktır, ya da devletin katkıları hangi alanlarda ve hangi düzeylerde olmuştur biçimindeki sorulara alınabilecek yanıtların doyurucu olmaktan çok uzak olduğu görülmektedir.
15) Devlet kırsal kalkınmaya, kırsal kesimde ekonomik değer üretilmesi ve kırsal kesimin varsıllaşması bağlamında değil geçinme ekonomisi bağlamında yaklaşmıştır. Örneğin ;
a) Kırsal nüfusun kırda tutulması ve geçinme ekonomisi temel anlayışına uygun olarak bu nüfusu işlendirmek için el sanatları çıkar yollardan birisi olarak düşünülmüştür. Ağaç işlemeciliği, taş yontuculuğu, iğne oyacılığı, halıcılık vb. uğraşılara yönlendirmeler yapılmıştır, yapılmaktadır. Kırsal kesimde geçmişi ve geleneği olan ve halkbilimsel (folklorik) bir değer taşıyan el sanatlarının yaşatılması ve geliştirilmesi gerçekte de önemli bir konudur. Bunlar toplumsal yaşamda çok çeşitli işlevleri ve değerleri olan uğraşlardır. Ancak, el sanatlarının işlevleri ve değerleri arasında ekonomik işlev ve değer en son sırada yer alır. El sanatları ile kırsal toplumu kalkındırmaya çalışmak, kanımızca, ham hayaldir.
b) Yine örneğin, kırsal nüfusun kırda tutulmasının yollarından bir başkası da kırsal sanayi olarak düşünülmüş ve bu yönde uygulamalar yapılmıştır. Bu uğurda çok hayaller kurulmuş ve leblebi değirmeni, kireç ocağı vb etkinlikler kırsal sanayi sayılmış ve fakat çıkılan bu yanlış yoldan da eli boş olarak dönülmüştür (DPT 1993). Çünkü gerçek sanayileşmenin yolu, zaten zor sağlanan eldeki yatırım potansiyelinin sanayi iklimi olmayan yörelerde geçimlik amaçlar uğruna oraya buraya serpiştirilmesinden geçmez. Gerçekleştirilen bu eylemler ekonomik dinamiklere ve gerekirliklere göre değil, amacı başka olan politik dinamiklere göre yapılmıştır. Gerçi, karlılık ortamı yakalanarak olur olmaz yerlere dağılmış bir takım özel kesim sanayi kuruluşları da ortaya çıkmıştır. Ancak, bunlar da nimeti ülke sathına yaymak yerine kirliliği ülke sathına yaymışlardır.
c) Ayrıca, kamunun bilgisine taş toplatma projesi diye yansıyan çabalar, gerçek bir ekonomik hayvancılık işletmesi kurmak varken her köylüye bir inek ya da iki inek edindirerek ortaya çıkan oyalayıcı davranışlar da geçinme ekonomisi anlayışının sonuçsuz girişimleridir.
16) Temel dinamikleri ekonomik nitelikli olan kırsal göç sorunsalına yaklaşımlar ve bu konudaki politikalar da yanlış temellere oturtulmuştur. Kırsal göçün kentin çekiciliğinden çok köyün iticiliğinden kaynaklandığı ve böylelikle gizli işsizliğin kente taşınarak sahte ve demografik bir kentleşmenin ortaya çıktığı gibi bir görüşten hareket edilmiştir (Dinler 1988; Keleş 1990). Bu görüş, kırsal göçün kırsal kesimde nüfusun niteliğini kırsal kesim aleyhine bozduğu, cinsiyet dengesizliği doğurduğu ve ülke tarımının çocuklar, kadınlar ve yaşlıların elinde kaldığı gibi düşüncelerle de desteklenmiştir (Gökçe 1991). Ayrıca, kırsal göç yüzünden ortaya çıkan sağlıksız kentleşmelerin kentlerde, çevre de dahil pek çok sorunlar yarattığı da görülmüştür. (Kıray 1973; Yavuz Ve Ark. 1978). Böylelikle, gerek bilimsel çevrelerde ve gerekse Devlet düzeyinde, kırsal göçün önlenmesi temel bir doğru ve ulaşılması gereken bir amaç olarak ortaya çıkmıştır. Bunun bir sonucu olarak da parti programlarından hükümet programlarına ve oradan da Devlet Planlamalarına kadar giren çözüm önerileri bu çerçeve de oluşmuştur. Kırsal nüfusun kırda tutulması amaçlandığında da kentsel uğraşların kırda da geliştirilmesi çabalarına girişilmiştir. Bu bağlamda, Tarım Kent, İkinci Beş Yıllık Kalkınma planına giren Merkez Köy ve Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planına giren Köykent gibi projeler üretilmiştir.
17) Ancak, kırsal göç bugün de devam etmektedir. Yani kırsal nüfusun kırda tutulması başarılamamıştır. Çünkü, kırsal göçün dinamikleri, bilinmesine rağmen, dikkate alınmamıştır ve bugün de alınmamaktadır. Konu ile ilgili doğruların tamamı değil yalnızca bir kısmına dayanılarak çözümler oluşturulmuştur.
18) Kırsal göçün temel dinamiği ekonomiktir. Ancak, orman köylüleri ya da köyleri için göç etmeden ya da çevreye zarar vermeden yaşayabileceği ekonomik çözümler geliştirilememiştir. Sonuçta göç edenler göç ettikleri yerde, göç etmeyenler de kaldıkları yerde mutlu olamamışlardır.
19) Tarımda makineleşme yani teknolojik dinamik işgücünü açığa çıkarmaktadır. Ortalama olarak 1 traktör 6 tarım işçisinin yerini tutmaktadır. Teknolojinin geri vitesi de yoktur. Bir yandan, teknolojik girdilerle kırsaldaki işsiz işgücü stoku artarken, diğer yandan kırsal nüfusu kırda tutmaya çalışmak suyu tersine akıtmaya benzemektedir.
20) Politik dinamikler de tersine dönen çarklar gibidir. Bir taraftan kırsal nüfusun azaltılması ve diğer taraftan da kırsal nüfusun kırda tutulması yönlerinde politikalar izlenmektedir.
21) Kırsal kesimde toplumsal yapı da toplumsal dinamikler de biliniyor. Örneğin nüfus, eğitim, manevi kültür unsurları vs. konularında öyle sır sayılacak keşfedilmemiş bilgiler de yoktur. Biliniyor ki kırsal toplum, kendi kendine değişimi sağlayabilecek dinamiklere sahip değildir. Buna rağmen ondan, yaşadıkları yerlerde kalmaları ve harikalar yaratmaları bekleniyor.
4. Öneriler
Ormancılıkta, orman köylüsünden kaynaklanan sosyo-ekonomik sorunlar konusunda yukarıda açıklanan saptama ve irdelemeler ışığında aşağıdaki öneriler geliştirilmiştir :
1) Bugüne kadar sürdürülen kırsal göç karşıtı politikalar ve uygulamalar tümden terk edilmelidir. Kırsal göç, kırsal nüfusun sorunlarına çözüm bulmada en etkili ve en zorlayıcı toplumsal dinamik olup orman-orman köylüsü ilişkilerinden kaynaklanan sorunların çözümünde de en etkili yollardan birisidir.
2) Kırsal işsizliğin ve dolayısıyla göç eden işgücünün emilmesi ve işlendirilmesi için kırsal sanayi gibi yalan-yanlış çözüm heveslerinden kesinlikle vazgeçilmelidir. Bunun yerine, eldeki olanakları sağa sola dağıtmadan sanayileşmenin kendi kuralları içerisinde gerçek sanayileşme yatırımları yapılmalıdır.
3) Orman köyleri tarımı da dahil tüm tarımı sığınak sektör olmaktan çıkarmak gerekir. Orman köyleri tarımı da dahil tarım bir ekonomik sektördür ve ekonomik dinamiklere göre planlanmalı ve yönetilmelidir.
4) Orman köylerinin de bir üretim gücü vardır. Bu gücün ekonomik ve teknik temellere dayalı olarak harekete geçirilmesi için her köy bir büyük tarım işletmesi kimliğine kavuşturulmalıdır. Bu kimlik köy muhtarlığı olabilir, kooperatif olabilir, birlik olabilir ve hatta şirket olabilir. Böylece oluşturulan her işletmede sözleşmeli en az bir teknik eleman çalıştırılması zorunlu tutulmalıdır.
5) Okuyamadığı için köyde kalan, kente gidip başka bir iş tutamayan ve miras yolu ile kendisine kalan küçücük verimsiz arazilerde didinip duran insanların yeni girişimler geliştirmesi mümkün değil. Bu nedenle, oluşacak Bir Köy Bir İşletme Modeline katkıda bulunacak yeni girişimci aktörlere gereksinim vardır. Bu aktörler kentli girişimciler olmalıdır. Bu işlerin eğitimini görmüş teknik elemanlar olmalıdır. Çünkü, bugüne kadar daha çok hizmet verdiği ulusal platformlardan uluslar arası platformlara çıkmak ve yarışmak zorunda kalan kırsal sektörü bugünkü kırsal kesim insanı yalnız başına kalkındırmayı başaracak bilgide, yeterlilikte ve güdüde değildir.
6) Kırsal kesim girişim alanları için yeni aktörlerin bulunması yetmez. Bu girişim türlerine yabancı olan yeni aktörlere yardımcı olması için her ilde bir Kırsal Girişimcilik Proje Merkezi kurulmalıdır.
7) Bilindiği gibi, ormancılık faaliyetleri temelde kırsal kalkınma odaklı değildir. Bir genel kural olarak bilinir ki amacı dışına taşan kuruluşlar başarısız olur. Dolayısıyla, kırsal kalkınmanın en zorlu yarısını kapsayan orman köylerinin kalkındırılması ormancılığın ve ormancıların gücünü aşar. Ormancılar orman köylerinin kalkındırılmasına ilgisiz kalamazlar. Ancak, bu işi tek başlarına da sırtlanıp taşıyamazlar. ORKÖY çok şeyler yapmıştır, ama bu işin sonucu da ortadadır. Bu nedenle, orman köylerinin kalkındırılması konusunda ilgili tüm kuruluşların güç birliğini sağlayabilecek ya yeni bir yapılanmaya gidilmeli ya da var olan örgüte yeni bir biçim verilmelidir. Bu yeni örgütlenme, biraz önce açıklanan tabandan gelecek örgütlenmeye çatı kuruluşu oluşturacaktır.
8) Ormancılığımız, odun dışı maddi ve manevi tüm orman ürünleri işletmeciliğini de içeren ve ekonomi kurallarını asla ihmal etmeyen yeni bir işetme modeline göre yeniden biçimlenmelidir. Ancak, bu tür bir yapılanma dağınıklılığa ve çok başlılığa eğilimlidir. Eğer böyle bir hataya düşülürse durum bugünkünden de kötü olacaktır. Bu nedenle, burada önerilen yeni yapılanma modelinde de Devlet Ormancılığı İlkesinden ödün verilmemelidir.
5. Kaynakça
Dinler, Z., 1988. Tarım Ekonomisi, Bursa.
DPT, 1993. Kırsal Sanayi Sempozyumu Tebliğleri, 6-8/Nisan/1993, Ankara.
Gökçe, O., 1991. Köy Toplumbilimi, E. Ü. Ziraat Fakültesi, Yayın No: 20, İzmir.
Gökçe, O., 1992. Türkiye Ormancılık Politikası, TÜSES, İstanbul.
Keleş, R.. 1990, Kentleşme Politikası, İmge Kitap Evi, Ankara
Kıray, M., 1973. Gecekondu: Az Gelişmiş Ülkelerde Hızla Topraktan Kopma ve
Bütünleşememe. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Sayı 3, Ankara.
Yavuz, F. ve ark., 1978. Şehircilik : Sorunlar, Uygulama ve Politika, Siyasal Bilgiler
Fakültesi Yayını, Ankara.
Bir cevap yazın