SOSYO-EKONOMİK ORMANCILIK ARAŞTIRMALARINDA KONU SEÇİMİ
Prof. Dr. Osman GÖKÇE
Bir araştırmayı değerli kılan temel işlev doğru bir araştırma konusu belirleyebilmektir. Araştırıcı çevrelerde sıkça dile getirildiği gibi, doğru bir araştırma konusunu belirlemek araştırmayı yapmaktan daha zordur. Çünkü, araştırma bir bilgi üretimidir. Bu üretimin değerli olabilmesi için de ilk koşul bu bilginin daha önce üretilmemiş olmasıdır. Bir bilginin daha önce üretilmemiş olduğunu bilmek ise başlı başına bir araştırma olup yeni yapılacak araştırmadan hiç de kolay bir iş değildir.
Diğer yandan, bir bilginin daha önce üretilmemiş olması o bilginin öncelikle üretilmesini de gerektirmez. Bir konunun üzerinde araştırma yapılabilmesi için yapılacak araştırma ile üretilecek bilginin daha önce saptanmış amaçlara uygun olması da gerekir. Dolayısıyla, bir araştırmayı planlarken en çok tartışılması ve üzerinde durulması gereken konu araştırmanın amaçlarının saptanması konusudur. Bir araştırma için amaçların doğru olarak saptanması işi de o araştırmayı yapmaktan daha kolay bir iş değildir.
Aslında, araştırmalarda konu seçimi ile ilgili olarak araştırıcıların kolayca ulaşabileceği çok değerli kurumsal ve bireysel etkinlikler, üretimler ve bilgiler vardır. Burada bunların tümü üzerinde durulmayacaktır. Bu yazının amacı da bu değildir. Bu yazının amacı, ülkemizde son yıllarda sosyo-ekonomik ormancılık araştırmalarının daha çok ilgi çeker duruma gelmesi ve genişçe bir araştırıcı grubunun da bu alanda çalışır olması nedeniyle, özellikle bu alana yönelmiş olan genç akademisyen ve araştırıcıların pratikte kullanabilecekleri umut edilen bazı düşünce ve görüşleri onlarla paylaşmaktır. Bu nedenle de aşağıda, çok da biçimsel kaygılara kapılmadan, konu ile ilgili bu düşünce ve görüşler maddeler halinde dile getirilmeye çalışılacaktır :
1) Bilindiği gibi, sosyo-ekonomik ormancılık alanlarında çalışanların oluşturduğu gönüllü bir topluluk vardır (http://www.foresteconomics.org). Bu topluluk bu yıl bir de “Ormancılıkta Sosyo-Ekonomik Sorunlar Kongresi” gerçekleştirmiştir (26-28 Mayıs 2006 Çankırı). Bu topluluğun sürekliliğinin sağlanması, etkinliklerinin artırılması, işlevselliğinin geliştirilmesi ve topluluk içi iletişimin canlı tutulması her araştırıcının ufkunu genişletecektir. Böyle bir çaba ülkemiz, mesleğimiz ve kendimiz için doğru araştırma konularına yönelmemize de ileri düzeyde katkıda bulunacaktır. Dolayısıyla, burada ele alınan konuda çalışan her araştırıcının bu topluluğa katılması ve üyeler arası ilişkilerin yoğunlaştırılması yönünde elden gelen özen ve çaba gösterilmelidir.
2) Son bir-iki yıl içinde ilgi duydum ve fırsat buldum, ormancılıkta üzerinde çalışılan sosyo-ekonomik araştırma konularını inceledim. Arkasından da yukarıda sözü edilen kongreye katıldım ve sunulan bildirileri izledim. Bunun sonucunda, gerçekten de bu alanda çok değerli çalışmaların yapıldığını ve yapılmakta olduğunu gördüm ve bundan da büyük bir mutluluk duydum. Bu arada, olağandır ki bazı önemli yetersizlikler, eksiklikler ve hatta sapmalarla da karşılaştım. Elbette, bu saptamaların da doğruluk payı tartışılabilir. Zaten, başta da belirtildiği gibi, bu yazının amaçlarından birisi de bu tür tartışmalara katkıda bulunmaktır. Bu nedenle, bu tartışmalara katılmaya ve katkıda bulunmaya çağırıyorum ve bunun her araştırıcı için yararlı olabileceğini düşünüyorum.
3) Yapılan ve yapılmakta olan araştırmalarda, sosyo-ekonomik özellikli araştırma konuları yelpazesinin çok genişlediği dikkati çeken noktalardan birisidir. Bu genişleme hem ele alınan ilgi grupları (orman köylüsü yanında orman fakülteleri öğrencileri, orman mühendisleri, orman işçileri, ormancılık dışındaki çeşitli toplum kesimleri vb.), hem ilgili bilim dalları (ekonomi, sosyoloji, psikoloji, sosyal psikoloji, politika, hukuk vb.), hem alt bilim dalları (pazarlama, iç-dış ticaret, örgütlenme, kooperatifçilik, tutum ve davranış, kalkınma, finansman, çevre hukuku, çevre sosyolojisi, çevre psikolojisi, ceza hukuku, kamu hukuku vb) ve hem de sektör ya da alt sektörler bakımından (bitkisel üretim, hayvancılık, turizm, kırsal sanayi, çevre vb.) ortaya çıkmaktadır. Bu çeşitliliğe devlet ormancılığı yanında özel ormancılık, kooperatif ormancılığı vb. biçimlerdeki sistemsel yaklaşımları da eklemek gerekir. Kuşkusuz ki bu gelişmeyi bir varsıllaşma (zenginleşme) olarak da değerlendirebilir ve bundan mutluluk da duyabiliriz. Ancak, yalnızca bir bölümü dile getirilen bu çeşitliliği alt alta yazarsak her bir araştırma alanı için bile bir araştırıcı bulmakta güçlük çekilir. Ayrıca da, bu çeşitliliğin bir sonucu olarak ortaya çıkacak olan araştırma alanları listesinin önem derecelerini belirlersek görülebilecektir ki listede yer alan kalemlerin bir çoğu çok düşük puan alacaktır. Dolayısıyla, sosyo-ekonomik ormancılık araştırmalarında konu seçerken yeni ve el atılmamış konulara yönelerek çeşitlenmeyi ve varsıllaşmayı gözetirken, temel amaç unutulmamalı ve Türkiye ormancılığı açısından en yararlı olanını inceden inceye irdelemeye ve doğru konuyu saptamaya özen gösterilmelidir. Yapılan ve yapılmakta olan araştırmalar için bu özenin yeterince gösterildiği söylenemez.
4) Araştırma konularının araştırıcılara göre dağılımı incelendiğinde de yelpazenin çok geniş olduğu ve bir araştırıcının birbirinden oldukça uzak konulara el attığı görülmektedir. Bu durumun savunulabilir gerekçeleri bulunabilir. Örneğin, birbirine uzakmış gibi görünen alanların gerçekte böyle olmadığı ve aralarında sıkı bir ilişki bulunduğu ya da yönetsel ve uygulayımsal bir takım güçlüklerin ve zorunlulukların bu sonucu doğurduğu ileri sürülebilir. Bu savların bazıları gerçekten haklı da olabilir. Ancak, araştırmacılar için böylesi bir dağınıklık uzmanlaşmayı engeller, konuların işlenişini yüzeyselleştirir, konuların ele alınışında yöntemsel eksik ve hatta yanlışlıklara yol açabilir ve en önemlisi araştırma sonuçlarının güven düzeyini düşürebilir. Sonuçta da pek çok emek ve harcamayla ortaya çıkan ve fakat değerlendirilemeyen ve kullanım olanağı bulamayan ve hatta işgal ettikleri rafların bile kendilerine çok görüldüğü bir takım metinler yığınından başka elde bir şey kalmayabilir. Gerçekten de önemli olan diğer başka nedenlerin yanında, bugünkü araştırmaların bir bölümünün böyle bir kaderi yaşamasının nedenlerinden birisi de budur.
5) Bir konuyu araştırma konusu olarak seçmek için o konu ile ilgili temel bilgilere sahip olmak gerekir. Araştırma hem uzmanlık ister hem de uzmanlaşmaya yardımcı olur. Ola ki seçilen araştırma konusu bazı başka bilim dallarını da kapsamaktadır. Kaçınılmaz bir çeşitlilik gereği duyulmuştur. Bu gereksinimi karşılamak için iki yol vardır. Bunlardan birisi araştırmada işbirliğine gitmek, ikincisi de bilgi eksikliğimizi gereğince tamamlamaktır. Bu yolların ikisi de zordur, zahmetlidir, külfetlidir. Ama, hiç değilse bunlardan birisini hakkıyla yerine getirmeden temel bilgilere sahip olunmayan alanlarda araştırma konusu seçmek doğru değildir. Örneğin, orman ürünleri pazarlaması alanında çalışan bir araştırıcı, üretici ve tüketici tercihlerini ölçmek isteyebilir. Ancak bunun için ya davranış bilimleri alanındaki bir başka araştırıcı ile birlikte çalışmak ya da davranış bilimleri konusundaki temel bilgileri edinmek zorundadır. Yine örneğin, ormancılık-kırsal kalkınma ilişkileri bağlamında kooperatifçilik konusu ile ilgilenen bir araştırıcı, örgüt sosyolojisi kapsamındaki bilgiler olmadan konusunu uygun bir biçimde araştıramayacaktır. Söz buraya kadar gelmişken, bu yazının konusu olmamakla birlikte bir küçük not düşmek istiyorum : Acaba orman fakültelerinde orman-halk ilişkileri, orman-kalkınma ilişkileri, kırsal sosyoloji vb konularda temel bilgiler verecek ders ya da dersler okutulabilir mi ya da mevcut derslerin bazılarında bu yönde bir içerik zenginleştirilmesine gidilebilir mi?.
6) Yıllar önce, başında bulunduğum araştırma müdürlüğünün bütçesinden rahmetli Genel Müdürüme (Fahri ŞENTÜRK) “Bu bütçe, Çukurova’da hallice bir aile bütçesi bile değildir” diye yakındığımda, Genel Müdürüm bilenlerin anımsayacağı o babacan ve sevecen tavrı ile elini omzuma koyarak “Osman bunu bulunmayanlar da var” diye gülerek beni teselli etmişti. Biraz uzağında bulunmakla birlikte, araştırma kurumlarında durumun şimdi de çok farklı olmadığını görmekteyim. Üniversitelerdeki araştırıcıların bu bakımdan yürekler acısı durumunu ise onların içlerinden birisi olarak yakından biliyorum. Bu nedenle, araştırıcılar ellerindeki kıt kaynakları en verimli bir biçimde kullanmak durumundadırlar. Yaşanmış örnek çok ama, kimse alınmasın diye sanal bir örnek vermek istiyorum : Günümüz koşullarında odun dışı orman ürünleri işletmeciliğini nasıl optimize ederiz sorusuna ışık tutacak hiçbir çalışma yapılmamışken kekik yetiştiriciliğini çiftçiye nasıl öğretiriz gibi bir tarımsal yayım konusuna girmek herhalde doğru olamaz.
7) Araştırma konularının seçiminde sıkça karşılaşılan bir uygunsuzluk da konuların gereğinden çok parçalanmasıdır. Bu konuda da yine sanal ya da uydurma örnek vermek istiyorum : (A) Bölgesinde Orman Suçlarını Doğuran Sosyo-Ekonomik Etmenler konulu bir araştırma düşünelim. Böyle bir konu ele alınırken, ilk yapılacak işlerden birisi orman suçu işlenmesini doğurabileceği düşünülen tüm bağımsız değişkenler kümesini oluşturmaktır. Böyle bir kümede yaş vardır, eğitim vardır, gelir vardır, sosyal konum vardır, alt uğraş dalları vardır ve daha bir çok bağımsız değişken vardır. Ama böyle yapılmıyor ve örneğin, yalnızca gelir düzeyinin ya da yalnızca eğitim düzeyinin suç işleme üzerindeki etkisi araştırılmaya çalışılıyor. Konunun adı da değiştiriliyor ve örneğin, (A) Bölgesinde Aile Reisi Eğitim Düzeyinin Orman Suçları üzerine Etkisi vb. bir araştırma başlığı belirleniyor. Bir araştırma ile bütün bilinmeyenleri bilinir kılmak elbette mümkün değildir. Dolayısıyla, bazı soyutlamalara ve sınırlandırmalara gidilecektir. Ancak, bunun dozunu iyi ayarlamak gerekir. Aksi halde, yapılan araştırma beklenen araştırma ve üretilen bilgi de beklenen ve itibar edilen bilgi olmaz.
8) Bunun tersine, konuların çok geniş ve sınırları yeterince belirli olmayan bir biçimde seçildiği de görülmektedir. Örneğin, Devlet Orman İşletmeciliğinin Sosyo-Ekonomik Boyutu gibisinden araştırma başlıkları seçilmektedir. Oysa, böyle bir başlıkla bir araştırma projesi düzenlenemez. Bu başlık altında kitaplara sığmaz alt başlıklar çıkar. O zaman da sınırlandırmalara gitmek zorunda kalınır. Ancak, bu sınırlandırmalar da çoğu kez isabetli olmayabiliyor. Bu tür araştırma başlıkları şu çok bilinen fıkradaki gibi sonuç verir : Bilgisayara “ne var ne yok “ diye sormuşlar. Bilgisayar başlamış çalışmaya, işin içinden çıkamamış ve yanmış.
9) Bir diğer konu da, araştırma konularının ormancılıkla bağlantısının iyi kurulamamış olmasıdır. Örneğin, orman köyleri üzerinde araştırmaya girişmek doğru bir yönelimdir ve önemlidir. Ancak, orman köyleri ya da köylüleri üzerine bir araştırma yapılmak istenirse araştırma sonunda ortaya çıkarılacak olan bilgi ve bulguların ormancılık faaliyetleri bakımından kullanılabilir önemde olması gerekir. Bu illiyeti kuramayan ve kim bilir belki de bir nüfusbilimci ya da bir halkbilimciyi ilgilendiren bilgiler ortaya çıkaran bir araştırma konusu seçmek yerinde bir seçim olmaz.
10) Son olarak, yazının çok da soyut kalmaması için, şimdiye dek yapılan ve yapılmakta olan araştırmalarda üzerinde yeterince durulmadığını ve ele alınıp yeterince işlenmediğini düşündüğüm bazı çerçeve araştırma konularını da sıralamak istiyorum :
• Bunlardan birincisi küresel düzeyde makro ekonomik ve toplumsal ormancılık sorunlarıdır. Türkiye ormancılık sorunlarının bir bölümü uluslar arası ormancılık sorunları ile yakından ilgilidir. Örneğin, orman ürünleri dış ticareti ve hatta iç ticareti böyledir. Ormanların yönetilmesi ve işletilmesinde sistem sorunu, çevre sorunu, uluslar arası yeni ormancılık stratejileri sorunu, küresel politikaların Türkiye ormancılığındaki yansımaları sorunu ve benzerleri bu tür sorunlar ve araştırma konularıdır.
• Bir başkası birincisi ile de ilgili olan, AB Bağlamında Türkiye Ormancılığının Sosyo-Ekonomik Sorunlarıdır. Bu sorunlar kümesi içerisinde çok sayıda araştırma konuları ve başlıklarının bulunduğunu düşünmekteyim. AB süreci ile ilgili haklı ya da haksız olabilecek tepkisel görüş ve davranışlar bu sorunlar kümesinin ele alınmasını engellememelidir.
• Odun Dışı Orman Ürünlerinin İşletmecilik Yöntemleri bir diğer çerçeve başlıktır. Odun dışı orman ürünleri, hepsi bir kaba konulamayacak olan bir çok kalemleri kapsamaktadır.
• Ormanların kollektif faydaları deyip geçtiğimiz ve fakat bir türlü gereğince somutlaştıramadığımız ve dolayısıyla da ormancılar dışındaki kesimlere yeterince açık ve inandırıcı bir biçimde anlatamadığımız Türkiye Ormanlarının Kollektif Yararlarının Saptanması ile ilgili araştırmalar çok azdır. Oysa, bu genel başlığın altında çok önemli yöntem sorunları, yöresel farklılık sorunları, potansiyel kaynak ve kullanımı sorunları, orman öğeleri ile diğer öğeler arasındaki etkileşim sorunları vb bulunmaktadır.
• Bakanlık, baltalıkları koruya dönüştürme girişimini başlatmıştır. Böyle bir dönüşümün getirebileceği sosyo-ekonomik sorunlar ve sonuçlar neler olabilir sorusuna şimdiden yanıt aramak ve yol göstermek için yapılabilecek bir araştırmanın çok yerinde olabileceğini düşünüyorum. Bu örnekte olduğu gibi, Bakanlık çalışmalarını daima yakından izleyerek olası yanılgıları önleyici ve yol gösterici araştırma konularına özellikle özen göstermek gerekir.
• Korunan doğal alanlarla ilgili sosyo-ekonomik araştırmalar da yeterli değildir. Orman içi doğal koruma alanlarını ya da varlıklarını konu alan yönetim seçenekleri, mevcut ya da olası yararlanma biçimleri, ilgili toplumsal gruplarla bu alanlar arasındaki etkileşimler ve değişimler, bu alanların toplumsal faydalarının ve koruma maliyetlerinin çeşitli toplum kesimlerine dağılımı vb konuların önemli konular olmakla birlikte yeterince ele alınmadığı düşünülmektedir.
• Ormanları da kapsar biçimde sıkça ekoturizmden söz edilmektedir. Oysa, Turizm-orman ilişkilerinin düzenlenmesi ya da optimize edilmesi bağlamında bilgi boşlukları bulunmaktadır. Örneğin bazı çevreler, turizmle doğa korumacılığının karşıtlığı ve uyuşmazlığı konusunda görüşler ileri sürmektedir. Diğer yandan, bu çevreler de dahil hemen herkes insanla doğayı buluşturmanın önemini de vurgulamaktadırlar. Dolayısıyla, insanla doğayı buluşturmanın (aracı örgütlenmesi) nasıl olmalıdır yani insanla doğayı nasıl bir örgütlenme ile buluşturabiliriz sorusu araştırıcıların yanıtını beklemektedir.
Sonuç olarak altını çizmek gerekir ki her kişi, her kesim ve her kurum gibi araştırıcıların da üstelik diğerlerinden daha da sık bir biçimde ne yaptıklarını, nasıl yaptıklarını, ne sonuç aldıklarını ve daha iyisini nasıl yapılabileceklerini irdelemelerinde ve sorgulamalarında sayısız yararlar vardır.
28.6.2006-İZMİR
Bir cevap yazın