OSMANİYELİM
Osmaniye’de de yağmur yağıyor mu şimdi?
Zorkun’un sisi iniyor mu Gebel üstüne?
Ve sen sevgilim
Sabahın köründe
Yetişmek için işine
İnişli, çıkışlı
Su basmış kaldırımlarda mısın şimdi
Yalnız, buruk, sıkıntılı ve telaşlı?
Huğlarda yaşayan kadınlar
Karşıdan karşıya
Bağrışıp çağrışıyorlar mı birbirlerine
Apaçık küfürlerle
Ayakları çıplak ve etekleri bellerinde sokulu?
Yel esiyor mu palmiyelerin arasından
Kısık’tan Kanlıgeçit’e doğru
Portakal kokulu?
TIR’lar kesiyor mu yolları
Iraklı çocuklara süt yerine silah taşıyan TIR’lar?
Burada önümden geçen kamyonlar
Orada önünden geçiyor mu
Acılı arabesk şarkılarla
Şoför mahallinde
Bir menzilliğine kiralık kadınlarla
Çileli kamyoncular halvet halinde
Eşleriyle birbirlerine mahcup?
Ve sen fincan gözlü yarim
Kaderime sözlü yarim
Bütün bunlardan habersiz
Namuslu bir dilim ekmeğin hatırına
Katlanıp gurbetin kahrına
Emeğini esirgemeden
Sunuyor musun
Pamuk tarlalarındaki
Çöp boyunlu ırgat çocuklarına
Çukurova toprağı gibi cömertçe
İnsanca, dostça ve mertçe?
Hasretliğim
Gavur Dağlı’m
Osmaniyeli’m
Halep’in ışıkları gözükür gece Daz’dan.
Benim olduğum her yerden sen gözüküyorsun.
Lavanta, limon, hanımeli çiçeği kokar yaz gelince
Bütün Osmaniye, bütün Çukurova.
Benim olduğum her yerde yalnızca sen kokuyorsun.
Özlemimdir şimdi yağan üstüne
Osmaniye yağmuru gibi
Çimdirircesine.
Toprak kokulum
Kokum geliyor mu kokum ?
28.02.2008, İzmir
Bir yanıt yazın