PALAN PALDIN (M) –PALAN (M) PANDIRAS
PALAN PALDIN (M) –PALAN (M) PANDIRAS
Paldın Davası başlıklı bir yazı okudum. Paldın sözcüğü ile bir dil heveslisi olarak ilgilendim. Bu ilginin sonucu derlediğim bazı bilgileri aşağıda sunuyorum.
Gümüş Anam “Otu çek köküne bak oğlum” derdi. Ben sözcüklerle Gümüş Anamın bu özdeyişinde bana vermeye çalıştığı öğüde benzer bir anlamla ilgilenirim.
Palan olmazsa paldın ya da paldım olmaz. Palan da genellikle eşeklere, kimi kez de atlara vurulan, enli, yayvan ve yumuşak, kaşsız eyerdir. Yük ve binek hayvanının, semer ya da eyerinin ileri kaymasını önlemek için arka ayaklarının kaba etleri üzerinden geçirilen kayışa da paldın ya da paldım denir. Ericek’te (Göksun-Kahramanmaraş) palan sözcüğü de var ama bu anlamda daha çok kürtün sözcüğü kullanılır. Kürtün kaşlı olursa kandil olur. Genellikle gölüğe binmek için kürtün, yük yüklemek için de kandil vurulur. Kandilin ön ve arka kısmında kandile yapışık birbirlerine ikişerli çapraz bağlı dört ağaç bulunur. Bunlar yük sarmayı kolaylaştırırlar.
Ben kürtün sözcüğünün ses benzerliği nedeni ile Kürt sözcüğünden gelmiş olabileceğini düşünmüştüm düz bir mantıkla. Yanılmışım. İsmet Zeki Eyuboğlu’nun Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü adlı yapıtında bu sözcüğün Türkçe olduğu ve “İçi az otla doldurulmuş palan, eşek semeri, posa, suyun sürükleyip getirdiği çalı çırpı, deve semeri” anlamına geldiği yazılmaktadır (1).
Benim köyümde kürtün sözcüğü ile ilgili bir de atasözü vardır. Eşeğine gücü yetmeyen kürtünü döver derler. Eşek yaman hayvandır. Kızdırılırsa bir göt atar(tepik vurur) ki nalları alnının çatına oturur. Anında öbür tarafa geçersin alimallah. Bazı bozguncular, önde giden bazı büyüklerimiz için de böyle bir benzetme yapıp onların da işlerine gelmeyen konularda eşeklik ederek arkadakilere böyle göt attıklarını, vurdu mu oturttuklarını söylemektedirler! Hâşâ, hâşâ! Zinhar inanmayın!
Ericek’te kürtün sözcüğüne benzer bir de kürdük sözcüğü vardır. Özellikle genç bayanların giydiği ve çoğu kez kırmızı kadifeden dikilen, boyu kısa bir bayan yeleğidir. Ruhi Su bir türküsünde kürdüklü bir güzel için “Dar dikilmiş sedef düğme-Memeleri sıkar Döndü” der (2). Kürdük biraz dar dikilir zaten. Benim yeniyetmelik dönemlerimde kürdük bir tür sutyen görevi de görürdü. Bir şiirimde bu sözcük şöyle geçer :
SÖZ
Gidiyorum Berit Dağı gelirim
Gelemezsem hasretimden ölürüm
Kadife kürdüklü yârim var sende
Geri döner onu senden alırım
Kırmızı önlüklü yayık başında
O da benim gibi on dört yaşında
Yaz gelip de kurulunca çadırlar
Ben de olacağım Topaktaşı’nda (3).
Buradaki kürdük sözcüğünün de Kürtçe’den gelmiş olabileceğini düşünmüştüm. Bunda da yanılmışım. Şiirde verdiğim sözde de yanıldım zaten. Kadife kürdüklü kırmızı önlüklü kızı alamadım. İsmet Zeki Eyuboğlu’nun sözlüğünde bu sözcük için “Anadolu’nun halk ağzında kedilerin, kimi hayvanların kızana gelmesi anlamında söylenen kürdük tr.’dir” açıklaması yapılmakta yani Türkçe’dir denilmektedir(1). Eh ne diyelim, aşlanıkça (şakadan), bizim kızana gelen gençlerimiz giyiyormuş bu yeleği deyip geçelim.
Palan Farsça kökenli bir sözcüktür (1). Ancak dökmek Türkçe bir fiildir. Demek ki palandöken Farrsça artı Türkçe kaynaşması bir bileşik , bir çandır (melez) sözcüktür. Kanımca yer adı olarak kullanılan bu bileşik sözcüğün yapımcısı Türklerdir.
Palandöken’in yer adı olarak birisi ve belki de birincisi herkesin kolayca anımsayabileceği Palandöken Dağı’dır. Yaylalara çıkıp inerken dik inişlerde gölüğün sırtından sıyrılıp düşen palan için palandöken, palanı düşüren anlamında bu ad verilmiş olmalı. Buna anomastikçiler yani adbilimciler ne derler bilemem. Ben düz bir mantıkla böyle düşünüyorum.
Erzurum’un Palandöken Dağı var bir de Palandöken ilçesi vardır. İlçenin adı dağın adına dayanılarak verilmiş olmalı. İlçe 2008 yılında bu adı alarak kurulmuştur.
Yer adı olarak bir de Ağrı’nın Tutak ilçesine bağlı Palandöken köyü vardır.
Köyün adının nereden geldiği ve geçmişi hakkında çeşitli yakıştırmalar vardır.
Örneğin, 93 harbi yıllarında işgalci Ruslar ve çeteci Ermenilerle harb eden Hamidiye alaylarına bağlı süvariler bu köyde konuşlanıp akınlar için yine bu köyden geçmektedirler. Bu sırada yedek olarak aldıkları palanları ağırlık yapmaması için yere döküp (atıp) tekrar savaşa giderler. Savaş sonunda bu savaşçıların anısından dolayı buraya Palandöken adı verilir. Yine örneğin, köyün adı ile ilgili bir başka söylentiye göre de bir zamanlar köyün yaslandığı dağ yamacından gelen bir büyük sel felaketi yaşanmıştır. Bundan dolayı Pala(yamaç) Tofan(sel) sözcüklerinden bugünkü palandöken ortaya çıkmıştır.
Palan sözcüğü ile ilgili olarak Ericek’te Palan pandıras biçiminde bir de deyim vardır. Alelacele, apar topar, çarçabuk, ivedilikle gibi anlamlara gelen bu deyimi sözlüklerde bulamadığım için kayda geçmesi umuduyla burada yazdım.
Sözü yer adları yapımına kadar getirmişken, halkbilimle ilgilenenler için, konuşanlar, yazanlar, çizenler, araştıranlar için bir düşüncemi de açıklamak istiyorum.
Onomastik özel adlar bilimi anlamına gelen bir sözcüktür. Türkçe karşılığı adbilimdir. Kişi adlannı konu alan insan adbilimine antroponimi
yer adlarını konu alan yer adbilimine ise toponimi denilmektedir.
Adlar ilgili olduğu toplumun tarihi, dilinin özellikleri ve olanakları, inançları ve inançlarının toplum üzerindeki etkileri, sanat anlayışı, ahlak anlayışı, yaşayış biçimi ve özetle tüm kültürel özellikleri konularında çok zengin bir veri kaynağı ve bilgi hazineleridirler. Adların parmak izleri vardır, kimlik saptamasına yarar, yardımcı olurlar.
Adların önemi konusunda bu düşüncemi kanıtlamaya çalışmayacağım. Böyle bir çabayı gerekli bulmuyorum. Ancak Orhun Yazıtları’ndan ibretlik bir tümceyi ve bugünkü dilimize çevrilmiş karşılığını sunmakla yetiniyorum (4) :
“Türk begler Türk atın ıtı, Tabkaçkı begler Tabgaç atın tutuban Tabgaç kaganka
Körmiş.”
(Kültigin, Doğu cephesi, 7-8)
“Türk beyleri Türk adını bıraktı, Çinci beyler Çin adını alıp Çin kaganına
bağlanmışlar.”
İçimizden Çinci beylerin, Arapçı beylerin ya da başkaca maymuncu beylerin çıkmaması için duaya, dileğe, yakarıya değil ancak bilinçli ve bilimsel yöntemlere ve eylemlere gereksinim vardır.
Halkbilimle ilgili olan herkesin ve Çukurova Folkloru üzerine özveri ile çalışan ve üreten, kısaca kendilerine Horanta adını veren, birlikte bulunmaktan onur duyduğum gönüldaşlarımın adbilim çalışmaları da yapmalarını öneriyorum. Ben kendi köyüm (Ericek) için bunu belirli oranda yapmış ve çok da ilginç sonuçlara ulaşmıştım (5).
Örneğin kendi çevremizdeki kişi adları, takma adlar(lakap), soyadlar nelerdir, nasıl vurulmuş ya da hangi nedenlerle verilmiştir, öyküleri nedir? Özellikle bu adların dil kökenleri (etimolojisi), dil özellikleri nelerdir? Aynı sorgulamalar ve daha bir çokları yer adları için de geçerlidir ve ait oldukları yöre toplumunun pek çok kültürel özellikleri konusunda ipuçları verirler.
Osman Gökçe
09.01.2018
—————————————————————–
1) EYUBOĞLU, İ.Z., Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü, Sosyal Yayınlar, 2004, İstanbul.
2) SU, R., İMECE PLAKLARI, İstanbul.
3) GÖKÇE, O., Beritten Beri, +1DRC Yapım-Yayın, 2008, İstanbul
4) KARPUZ, H.Ö.; http://buldanmyo.pamukkale.edu.tr/kitap/1.oturum/1.pdf dosyasının html sürümüdür.
5) GÖKÇE, O., Berit’in Gözyaşları, Zeus Kitabevi, 2014, İzmir.
Bir cevap yazın