FELEK
FELEK
Osman Gökçe
Aile ocağımıza yangın düşmüştü. Telaşlıydım. Dört yanıma bakamıyordum. Her biri benimkinin kim bilir kaç kat fazlasını yaşayan geniş aile grubumun hepsinin acısını yüreğime yüklemiştim, ailenin en yaşlısı ve kendimce en sorumlusu olarak. Kardeşim Mümtaz’ı kaybetmiştik (05.02.2018).
İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’nden sınıf arkadaşım olan Şerif Torlakçık’ın vefatı da böyle bir yangın ortasındayken göktaşı gibi düştü başıma (17.02.2018). “Yiğide dar yer olmaz” özsözünü yüreğime yerleştiren Rahmetli Babam yiğidi de “Yiğit her türlü acıya herkesten daha çok dayanan adamdır” diye tanımlardı. Ben babamın özsözlerinin özentisi ile yaşadım. Acıları azaltarak, azımsayarak değil ama taşıma gücümü artırarak yaşadım.
Acılarımla ilgili bu temel anlayışım çerçevesinde, Arkadaşım Şerif Torlakçık’a fakülteli yıllarımızda bize anlattığı ve bize öğrettiği bir fıkra ile “Güle güle Şerif” diyorum. Dörtlü arkadaş grubumuzdan daha önce bizden ayrılan ve “Evime varmak içindir her kapıyı çalışım” dizelerini belleğime kazıyan “Rahmetli Şair Arkadaşım Cemal Taşkın’a da Asım Gür ve benim selamımızı götür” diye tembihliyorum.
Şerif’in efkârlı günlerinin fıkrasına gelince,
İstanbul’a yeni gelmiş iki arkadaş karşılıklı dertleşerek karınlarını doyurmak için önlerine çıkan bir lokantaya girerler ve bir masaya otururlar. Sipariş alacak olan garson başlarına dikilir. Garson daha hiç bir şey sormadan bu iki müşteriden birisi buraya gelirken konuştukları konunun etkisi ile ve o konuşmanın devamı olarak
-Ulan felek senin ananı avradını .. der.
Garson sesini çıkaramadan büyük bir kızgınlıkla gerisin geri döner ve lokantanın patronuna
-Şu karşı masada oturan müşterilerden biri bana çok ağır küfretti diye şikayette bulunur.
Patron garsonla birlikte o masaya gider ve ve hükümran bir nezaketle müşteriye niçin kızdığını, garsonun kendisine ne yaptığını ve neden garsona küfrettiğini sorar.
Müşteri şaşkınlıkla
-Yok böyle bir şey, ben garsona küfretmedim der.
Patron
-Ama siz “Ulan felek senin ananı avradını… demişsin” deyince
Müşteri
-Kardeşim ben garsona değil feleğe küfrettim diyerek kendince durumu düzeltir.
Ama garson atılır
-Felek benim der
Müşteri sorar suçluyu bulmuş gibi
-Ulan hakiki felek sen misin der.
Adı Felek olan garson
-Evet hakiki Felek benim işte deyince
Müşteri
-Ulan senin hakiki ananı avradını … diye içini boşaltır.
Şerif’in lokantadaki kızgın müşterisi gibi mi desem, diyemem. Adanalı bıçkın, bağrı yanık, gömleğinin düğmesi kemerine kadar açık karayağız delikanlısı gibi “Ulan senin ..” diye mi söze başlasam, başlayamam. Ya da Anam Gümüş gibi Karlı Berit Dağı’nın taşını Tülüce Dağı’na, Tülüce Dağı’nın ormanını, otunu Berit Dağı’na mı taşısam sabahsız gecelerde, yetmez, az gelir. Yoksa Bacım Ataş Habba gibi Esendere’nin seline mi kapılıp gitsem, gidemem, Bilbilcik’e sözüm var. Siz gidenler, siz söyleyin ne yapayım?
Bornova
21.02.2018
Bir yanıt yazın