SONDAN BİR ÖNCEKİ DURAK-VI- GÖZÜN AYDIN TÜRKİYE
SONDAN BİR ÖNCEKİ DURAK-VI–Gözün Aydın Türkiye- Kaynağı, kökeni ve dayanağı ne olursa olsun, bilimin en büyük düşmanı inanç bağnazlığıdır. Bilim kuşkuludur, meraklıdır, sorgular. Bilimsel bilginin tarlası kuşkulu, meraklı, hayal dolu ve sezgili beyinlerdir. Bilim kanıtlayıcıdır, ıspatlayıcıdır. Oysa inanç bağnazlığı bunlara kapalıdır, izin vermez. Diğer yandan, hangi din olursa olsun, en güçlü, en direngen, en bağlayıcı
SONDAN BİR ÖNCEKİ DURAK-V-BİTMEYEN KAVGA VE BİR UZAY PROFESÖRÜ
Kadercilik düzeyinin ölçümlenmesini uygun bulmayan, bana bu konuda üstü kapalı olarak gözdağı veren öğrencime gerekli açıklamayı yaparak konuyu kapattım dedim ama konu kapanmadı. Başka bir biçimde benzer bir konu çıktı karşıma. Beğendiğim ve saygı duyduğum bir bölüm başkanımız vardı. Kendi sözleri ile usulî, vicdanî ve ilmî olmakla övünürdü. Ben de hocamı böyle bilirdim. Türban
SONDAN BİR ÖNCEKİ DURAK-IV- Mahalle Baskısı
SONDAN BİR ÖNCEKİ DURAK-IV–Mahalle Baskısı- Bilim ve üniversitenin var oluşundan beri var olan, çözümlenemeyen ve bu gün de varlığını sürdüren (din, bilim ve üniversite ilişkilerinden kaynaklanan sorunları) yazmaya devam ediyorum : Geçmişlerde olduğu gibi benim sondan bir önceki durak saydığım akademisyenlik yıllarımda da bilim ve din tartışmasının pek çok olumsuz örnekleri yaşanmaktaydı. Önce ülkemizde moda
SONDAN BİR ÖNCEKİ DURAK-III-DİN, BİLİM VE ÜNİVERSİTE
Osman GökçeBilim.ege@gmail.comwww.osmangokce.com Bilimve üniversitenin dönem ve düzen değişse de değişmeyen ve bugün de yaşanan en eski, en öncesiz ve en büyük sorunlarından birisi Din ve Bilim İlişkileri Bağlamındaki Sorunlardır. Konunun ayrıntılarına girmeden önce ülkemizle ilgili bir görüntü vermeye çalışacağım: Kanıt göstermeye gerek yok. Gözü ve kulağı olan herkes görüyor ve duyuyor. Gazeteler, TV’ler, sosyal medya,
SONDAN BİR ÖNCEKİ DURAK-II-
-Durak Başı- Osman Gökçebilim.ege@gmail.comwww.osmangokce.com Ders verme düzeyinde akademisyenliğe başladığımda ilk dersi kendime verdim: 1- El fenerinin (Dar alan, yoğun aydınlatma) konumundaki gibi ol. Her konudan albenisi olan üçbeş sözcük öğrenme yerine çalıştığın alanın derinliğine in. O yolu iyi aydınlat. 2- Birinci maddedeki kuralı uygularken dünyayı ve çevreyi unutma. Kendini dış dünyaya kapatma. Olayların birbirlerine eklemlendiğini
SONDAN BİR ÖNCEKİ DURAK-I-
-Söz Başı- Osman Gökçebilim.ege@gmail.comwww.osmangokce.com Bu bölümde akademisyenlik yıllarımı yazmak istiyorum. Ancak böyle bir konuyu yazmak için çok duraksadım, çok ikircikli oldum. Bunun birkaç nedeni vardı. Ama en temel nedeni üniversite kurumunun tarihi ile ilgili olanıydı. Üniversite kavramının, Eflatun ve Aristo’nun politik ve dini baskılar olmadan, öğrencileri ile yaptığı felsefi tartışmalardan doğduğu ileri sürülmekte, ilk üniversitenin
HIZLI GELİŞEN TÜRLER
Osman Gökçe osman.gokce@ege.edu.tr www.osmangokce.com Yıllar sonra “Düşünmektir en büyük erdem-En büyük din bilimdir elbet-Doğru yolu gösterir herdem-Bilime sarıl bilim üret” dizeleriyle başlayan ve “Din tacirlerine inanma-Safsatalara asla kanma-Bilim dışı bilgiler boştur-Yalanda keramet var sanma” dizeleriyle son bulan bir şiir yazmıştım ( 1). Şiirde dine söz edildiği gerekçesiyle okuyucuların hakaret yağmuruna tutuldum ve bir
ADINI BERİT KOYDUK
Osman Gökçeosman.gokce@ege.edu.trwww.osmangokce.com Isparta bir güldür, bir gülkenttir. Yolları, sokakları, caddeleri güldür. Evleri, apartmanları, iş yerleri güldür, güllüdür. Parklar, bahçeler, balkonlar gül açar, gül kokusu saçar dört bir yana. Isparta bir güldür, bir gülkenttir. Tarla tarla kokuların ortasında bir gülşendir, bir gül şenliğidir dört mevsim. Pembeye boyanmıştır tüm binalar, tüm duvarlar, tüm yapılar. Pembe renklidir tüm
HASRETİM OLUN DAĞLAR
Osman Gökçeosman.gokce@ege.edu.trwww.osmangokce.com Bir dağdan kanat çırpmış uçmuştum. Başı yaz kış karlı, kayalı, kartal yuvalı, urkekliği ötüşlü, baytaran, sarısavruk, geyikgöbeği çiçekleri kokuşlu Berit Dağı’ndan havalanmıştım. Bir başka dağa konmuştum, Davras Dağı’na. Başı gök mavisi, dibi gök mavisiydi. İki gökyüzü arasında kalmıştı Davras. Tepesinde gök kubbe, ayaklarının altında gök kubbe yani sularına yansıyan
SIRA SİZDE
Osman Gökçeosman.gokce@ege.edu.trwww.osmangokce.com Tabanları yarıktı onların, topukları yarıktı. Parmak girecek kadar derindi yarıkları. Yalın ayak gezerlerdi bayırda kırda, tarlada tabanda. Diken batardı baldırlarına, bacaklarına, tabanlarına. İğne ile çıkarırlardı batan dikenleri kalınlaşmış derilerini oya oya. Taş keserdi ayaklarının altını. Keseğe, kütüğe, kayaya çarpan tırnakları morarırdı, kan otururdu diplerine, sonra da sürüp çıkar ve düşerdi. Cerahat olurdu