FELEK
FELEK Osman Gökçe Aile ocağımıza yangın düşmüştü. Telaşlıydım. Dört yanıma bakamıyordum. Her biri benimkinin kim bilir kaç kat fazlasını yaşayan geniş aile grubumun hepsinin acısını yüreğime yüklemiştim, ailenin en yaşlısı ve kendimce en sorumlusu olarak. Kardeşim Mümtaz’ı kaybetmiştik (05.02.2018). İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’nden sınıf arkadaşım olan Şerif Torlakçık’ın vefatı da böyle bir yangın ortasındayken göktaşı
OMAR AĞA OĞLUN GELİYOR
OMAR AĞA OĞLUN GELİYOR Afşin Ortaokulunda okuyordum. Köyümüzün ortaokula giden ilk öğrencisiydim. Ericek’ten gitmiş sınıfın iftihar listesine geçmiştim. Köyüme bir sarı zarf gelmişti. İftihar listesine geçen kara çocuğun babasını kutluyordu. Babam, belki de beni teşvik için bu olayı çok büyütüyordu. Herkese gösteriyordu gelen mektubu. İşte böyle bir ortamda bir kardeşim doğdu. Babam bana “Adını sen
ANAMDAN ANILAR-Ham Düve-
ANAMDAN ANILAR -Ham Düve- Mühendis olmuş, diplomayı almış, işime atanmıştım. Öğrencilik yıllarında en küçük tatilde bile, inananların Kâbe ziyareti duygusallığı gibi özgün duygularla ve büyük özlemlerle köyüme giderdim. Devlet görevlisi olunca bu ziyaretlerim aksadı. Ancak uzun aralarla gidebiliyordum köyüme. Bir gün anama ve bana çok uzun gelen böyle bir aradan sonra köyüme gitmiştim. Tatilin kuralı
ANAMDAN ANILAR-Saca basmış İt ve İt Yatağında Ekmek Kırığı
ANAMDAN ANILAR-Saca Basmış İt ve İt Yatağında Ekmek Kırığı- Onbeş yaş delisi deyimini herkes bilir. Bu yaşa gelen çocuklar delikanlılığın eşiğine atlarlar ve kanları damarlarında deli deli akar sağanak sonu dereler gibi. Nereye bastığını bilmezler. Bir bakarsın burada bir bakarsın başka bir yerdedirler. Bir bakarsın şaşkın ördek gibi götün götün yüzerler bir bakarsın gölün sonuna
HORANTA
Osman Gökçe www.osmangokce.com Okullara gittim, ayrıldım köyümden. Okulları bitirdim, dönemedim köyüme. Anlatamayacağım kadar özlemini yaşadım köyümün, köyümde bıraktıklarımın. Her yıl giderdim. Ama o kısacık zamanlar göz açıp kapayıncaya kadar geçiverir, douyumsuzdur. Doyum sağlamaz, doyumsuzluğu körükler. Ayaklarım birbirine dolaşarak giderdim aceleyle. Ayaklarımı sürüyerek dönerdim geriye, Bilbilcik’i ya da Aşağı Su Gediği’ni aşıncaya kadar dönüp dönüp bakarak.
BABAMDAN ANILAR-10-
Babamın çok türküsü vardı. Sesi de güzeldi, söylerdi. Köye her gittiğimde türkü çağırmasını isterdim. Beni hiç kırmadan çağırırdı. Çakır gözlerine bakardım. Islanır, ışıldardı. Duyguları yoğunlaşırdı. Babamın duyguları güzeldi, güzelliklereydi, iyiliklereydi. Gönül dünyası duygularının en çok yoğunlaştığı ve en sık çağırdığı türkü de aşağıdaki iki dörtlüktü. Bu türkünün bende kendi sesinden kaydı var. Ara sıra dinlerim,
SONDAN BİR ÖNCEKİ DURAK-X- Ürküt de Say-
Bir çoban kültürü deyimidir (ürküt de say). Dağlarda kalabalık sürülerle hayvan otlatan çobanlar hergün en az 1-2 kez sürüyü saymak zorundadırlar. Sürünün guzlacısı (hamilesi) olur, sayrısı sakatı olur, yaşlısı genci olur. Kurt kapar, kayadan yardan düşer, başka sürülere karışır vb nedenlerle çobanın hemence ayrımına varamadığı bir biçimde bazı koyunlar, kuzular, keçiler, oğlaklar kaybolabilir. İşte bu
SONDAN BİR ÖNCEKİ DURAK-IX-TÖREME-
Bizim köyde (Töreme emi?) ya da (Töremeyesice) bir kargıştır. Yani bedduadır. Mahmûd el Kâşgarî’nin Dîvânü Lugâtit Türk adlı sözlüğünde de kargış/qargış karşılığında beddua, lanet, ilenç sözcükleri verilmiştir. Yine aynı kaynakta, alkış/alqış karşılığında dua etme, övme sözcükleri bulunmaktadır. Şimdilerde, her ne hikmetse, cenazelerde bile yapılan şakşakçılık yani alkışlama(!), bir Oğuz Boyu obası olan ve Kahramanmaraş’ın Göksun
SONDAN BİR ÖNCEKİ DURAK-VIII-ÜLKEMİZDE ÜNİVERSİTE ÖZERKLİĞİ-
Prof. Dr. Osman Gökçebilim.ege@gmail.comwww.osmangokce.com Benim akademik yaşamım YÖK ile başladı, üniversiter özgürlük ve özerklik tartışmaları ve çalkantıları içinde geçti ve YÖK ile bitti. Emekli oldum. Ancak bu tartışma ve bu çalkantılar bitmedi, bugün de sürüp gitmektedir. Üniversiteler Marmara Denizi gibi çalkalanıp duruyorlar. Öğretim elemanları, öğrenciler nefes alma mücadelesi veriyorlar. Üst üste toplantılar, üst üste gösteriler,
SONDAN BİR ÖNCEKİ DURAK-VII- DEVLET VE ÜNİVERSİTE İLİŞKİLERİ
Bu bölüme bir özdeyişle başlamak istiyorum :“Benim mânevi mirasım bilim ve akıldır” demiş Mustafa Kemal Atatürk, Türklerin Atası soyadlı önder. Gaziantep’te lisedeydim (1957-60). İktidar-muhalefet kavgası doruklardaydı. Demokrat Parti çevrelerinde Atatürk’le ilgili bir söylem gelişmişti. (Türk Milleti büyük millettir. Daha nice Atatürkler yetiştirir) anlamında bir söylemdi. (Bizde ondan çok var, Atatürk’ü de bu kadar önemsemeyin) demeye